“Tercihlerimiz Türkiye’nin geleceğini belirleyecek”

Özlem Aydın Ayvacı[email protected]ç Holding Yönetim Kurulu Üyesi İPEK KIRAÇ, çocukluğundan beri sivil toplumun içinde yetişti. Suna Kıraç`ın kurucusu olduğu TEGV`le büyüdü. Annesi Suna Kıraç`ı kaybetmesinin ardından şimdi Suna`nın Kızları ile yeni bir mücadele alanı belirledi: Kız çocuklarının hayata eşit katılımı. Bu amaçla “Birlikten kuvvet doğar” diyerek Türkiye`de ilk defa 31 STK`yı bir araya getiren Kıraç, kolektif etkinin gücüne inanıyor ve “Tercihlerimiz Türkiye`nin geleceğini belirleyecek” diyor.Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi İpek Kıraç, Türk iş dünyasının en merak edilen isimlerinden biri. En son Suna`nın Kızları`nı kurarak sivil toplum çalışmalarıyla adından söz ettiren Kıraç, zamanının büyük kısmını sivil toplum çalışmalarına ve sahaya ayırıyor. Çocukluğundan beri hayatının içinde olan TEGV, kız çocuklarının hayata eşit katılımı için kurduğu Suna`nın Kızları ve sokak hayvanlarına yuva olmayı seçtiği SemtPati Vakfı`yla gerçek bir sivil toplumcu. Yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da yoğun bir ajandaya sahip olan İpek Kıraç, Sirena Marine`e de liderlik yapıyor. Şirkette uzun süre CEO olarak görev alan Kıraç, büyük bir başarı hikayesi yarattıktan sonra görevini devretti ve yönetim kurulu başkanı oldu. Şirketin cirosunu 10 yıldan az bir sürede Euro bazında 5 kat, kârlılığı ise 20 kat artırarak şirketi küresel bir oyuncuya dönüştürdü. Sadece Azimut`a üretim yapan Sirena Marine`i, üretiminin yüzde 80`ini ihraç eden dev bir marka haline getirdi. Türkiye`nin gelmiş geçmiş en başarılı iş insanlarından merhum Suna Kıraç`ın kızı olan Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi İpek Kıraç, Capital`in sorularını şöyle yanıtladı: Çok şapkalı iş insanlarından birisiniz. Bir gününüz nasıl geçiyor? İşlerim, sorumluluklarım ve devam eden yüksek lisans tezi çalışmalarım nedeniyle yurt içi ve yurt dışına bölünmüş bir düzenim var. Katılmam gereken önemli toplantıların tarihlerine göre takvimimi yılın başında oluşturup bu plana sadık kalıyorum. Koç Holding yönetim kurulu toplantıları çok önceden belli oluyor. İş ve sorumluluklarım yönetim kurulu başkanı ya da üyeliği kapsamında olduğu için gündelik konulardan ziyade kurumların gelecek vizyon ve stratejilerine yoğunlaşmaya çalışıyorum. Ancak sahada ihtiyaçları birinci elden anlamak ve ekiplerimin gerektiğinde yanında olmak da benim için çok önemli. Türkiye`de bulunduğum sürede Koç Holding, Koç Okulu ve Sirena Marine`deki sorumluluklarım dışında zamanımın büyük bir çoğunluğu kurucusu olduğum Suna`nın Kızları ve SemtPati Vakfı çalışmalarıyla geçiyor. Sahaya çıkmayı, projelerimizi yürüttüğümüz illere gitmeyi önemsiyorum. Son 2 yıldır İstanbul`dan sonra en çok zaman geçirdiğim şehir, Şanlıurfa oldu. Geçen yaz 3 hafta boyunca her gün çocuklarla yürüttüğümüz Yaz Enstitüsü`ndeydim. İşlerime ayırdığım zamanın bana göre en öncelikli alanı, doğru insanlardan oluşan güçlü takımlar kurmak ve bunların bir arada verimli, motive ve mutlu çalışabileceği doğru iklimi yaratmak. Yurt dışında nasıl sorumluluklarınız var? Brown Üniversitesi Biyoloji Bölümü mezunuyum. Amerika`daki zamanımın büyük bir bölümünü de mezunu olduğum Brown Üniversitesi`nde devam ettiğim halk sağlığı alanındaki yüksek lisans tezimin ve danışma kurulunda olduğum Carney Nörobilim Enstitüsü`nün çalışmaları kapsıyor. Annemden kalma başlattığımız bazı ilişkiler var, onların takibini yapıyorum. Birleşmiş Milletler`de her yıl bazı konuşmalarımız, sorumluluklarımız oluyor. Sirena Marine, Amerika`da çok başarılı bir konuma geldi, bayilerimiz, şirketimiz var. Anneniz Suna Kıraç`ın vefatından sonra holdingdeki sorumluluklarınız arttı. Hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu? Dürüst olmak gerekirse annemin vefatıyla tabii ki yükümlülüklerim ve sorumluluklarım arttı. Bunları en iyi şekilde yerine getirebilmek için elimden geleni yapıyorum. Koç Topluluğu olarak kuzenim Ömer Koç`un başarılı liderliğinde ülkemiz için değer yaratmaya, bulunduğumuz sektörlerde dünya standartlarında işler yapmaya devam ediyoruz. Ben de hem Koç Holding yönetim kurulu üyesi hem Koç Ailesi`nin bir bireyi olarak işlerimizi yakından takip ediyorum. Çok nitelikli bir insan kaynağıyla çalışmamızdan dolayı, Koç Grubu`yla ilgili tüm faaliyetlerim hem iş hem entelektüel anlamda öğretici ve besleyici oluyor. Dünya ve ülkemiz ekonomisini ve iş dünyasının gidişatını, öne çıkan trendleri, dönüşümleri takip edebilmek bu işin en keyifli tarafı bana göre. Bu yolculukta elimden geleni yaparak değer yaratmak için çalışıyorum. En önemli sorumluluklarınız ve işte en önemli sorumluluk alanınız nedir?Eğitim, benim için en önemli alan. Bu nedenle hem Koç Okulu`nun yönetim kurulu başkanıyım hem Koç Üniversitesi`nin mütevelli heyeti üyesiyim. Sağlık çok önemli, bu nedenle Amerikan Hastanesi`nde görev alıyorum. Daha çok Vehbi Koç Vakfı ve altındaki bütün alanlarla çok ilgiliyim. Bu alanlara çok vakit harcıyorum. Suna Hanım`ın işlerini mi devraldınız? Annemin görevlerinden çok ideallerini devraldım. Koç Okulu`nu annem kurdu, annem hastayken Ömer başındaydı. Mustafa vefat edince ve Ömer, topluluğun başına geçince Koç Okulu`nun yönetim kurulu başkanlığını bana devretti. Koç Okulu, mezun olduğumdan beri hayatımın bir parçasıydı ama başkan olduktan sonra hayatımın çok daha büyük bir parçası oldu. Koç Okulu, benim hayatımdaki en önemli kurumlardan biri. Geleceğimizi şekillendirme konusuna hepimizin sahip çıkması gerekiyor. Annemin “Eğitim yalnızca devlete bırakılamayacak kadar büyük ve karmaşık bir sorun. O bakımdan bizlerin destek olması gerekir” sözü benim de bu konuya bakışımı özetliyor. Sirena Marine`de bir başarı hikayesi yarattınız. O işe ilginiz nasıl başlamıştı?Okulumu bitirip Amerika`dan döndüğümde hedefim, beni heyecanlandıran, tutkuyla bağlanabileceğim bir alanda işe başlamaktı. Ne mutlu ki Sirena Marine sayesinde bunu yaşayabildim. 2012-2021 arasında yürüttüğüm CEO`luk görevim süresince en büyük başarımız global bir marka yaratmış olmamız, bu başarımızın en büyük sırrı da harika ekibim. Sıfırdan önemli bir iş ve 3 marka yarattık. Bütün başarılar bir takım işi olduğu için ilk günden beri öğrenmeye meraklı, radarları dünyaya açık, her zaman en iyiyi yapmaya odaklı bir takım kurmaya özen gösterdik. Türkiye`nin ilk seri yat üreticisi olarak kendi markamız olan Sirena Yachts ile Azuree ve Euphoria markaları için üretim yapıyoruz. Üretimimizin yaklaşık yüzde 80`ini ihraç ediyoruz. Aslına bakarsak Sirena Marine hala çok genç bir şirket. Ciromuzu 10 yıldan az bir sürede Euro bazında 5 kat, kârlılığı ise 20 kat artırarak küresel bir oyuncuya dönüştük. Orhangazi, Tuzla ve Yalova`da üretim tesislerimiz var. Yüzde 100 yerli işçilikle üretilen teknelerimiz özgün, yaratıcı ve kaliteli işçilikten dolayı birçok ülkede tekne severlerin tercihleri arasına girdi. ABD pazarının en çok tercih edilen tekne üreticilerindeniz. Sizin denizcilikle aranız nasıldı? Sirena`da çalışmayı seçme nedenim denize olan tutkumdu. Denizle aram çok iyiydi, çünkü annem ve babamla vakit geçirebildiğim tek yer denizdi. Annem ve babam fazla işkolikti. O nedenle deniz ve tekne benim için umuttu, aile olmaktı. Onun için de teknelerimizi yaratırken kendimize şu soruyu soruyoruz. Ne yaparsak insanlar tekneyi daha çok evi gibi görür ve orada daha çok kalmak ister? Buna göre alanlar tasarlıyoruz. Sirena`nın geleceğine dair en önemli hedefiniz nedir?İlk günden beri hayalimiz büyük tekneler yapabilmekti. Artık 60 metrelik tekneler üretebileceğiz. Hayallerimizi gerçekleştiriyoruz. Yelkenliyle başladık. Azimut`a üretim yapıyorduk. Kendi markamızla üretmemiz yasaktı. Önce o yasağı kaldırdım. Sirena`yı marka yapan da motoryat üretimine başlamaktı. Dünya değiştikçe biz de değişiyoruz. İnovasyon ve tasarım kadar sürdürülebilirlik de önemli bizim için. Denizde yaşayıp deniz canlılığına, deniz kaynaklarına saygı göstermemek olamaz. Ar-Ge merkezimiz tüm projelerin merkezine sürdürülebilirliği koyarak hareket ediyor. En önemli gündem maddemiz, ürün gamımızı genişletmek ve çok daha az karbon salımı yapan, alternatif enerji kaynakları kullanan, hibrit güç sistemleriyle donanmış tekneler sunmak. İhracat yaptığımız ülke sayısını da artıracağız. “Ömrümden Uzun İdeallerim Var” kitabında Suna Kıraç, TEGV`i Vehbi Bey`in “Ya başaramazlarsa” diye düşünüp şerhine rağmen kurduğunu bu sözlerle başlayıp anlatıyor. TEGV, bugün en itibarlı STK`larımızdan biri. Siz böyle değerli bir anneden hangi özelliklerinizi aldınız? TEGV bu ülkenin en değerli kurumlarından biri. TEGV`in değerini o çocuklarla beraberken çok iyi anlıyorsunuz. O zamanlarda annem bunu nasıl hayal etmiş ve hayata geçirmiş inanılmaz gerçekten. Kendimi bildim bileli TEGV vardı. Mesela oyuncakçıya giderdik, annemden bir oyuncak isterdim. Annem derdi ki “O oyuncağa verilecek parayla TEGV`de kaç kız çocuğu okur, biliyor musun?” Annemin eğitime olan sevdasıyla büyüdüm. Koç Holding`de, üniversitemizde ya da TEGV`de annemi tanıyan herkes onun mücadeleci, ilkeli, sağduyulu yönlerine vurgu yapar. Aklına koyduğunu yapan, iradesi, muhakemesi çok güçlü bir kadındı. Çok iyi bir iş insanı olmasının yanı sıra hayatı boyunca bu ülkenin temel meselesini eğitim olarak görmüş ve bu konuya kendini adamıştı. Biz de annemin bıraktığı yerden yola çıktık ve ondan aldığımız ilhamla bu yolculuk onun ismiyle anılsın istedik. Ayrıca kız çocuklarının eşit haklara erişimi için nesillere yayılmış bir mücadeleyi ve kazanımları çok önemsiyoruz. TEGV`le birbirimizi tamamlayan kurumlarız. Bu nesiller arası dayanışmayı vurgulamak açısından da “Suna`nın Kızları” çok anlamlı bir isim. Biz de annem gibi kararlıyız ve onun kadar mücadele etmeye hazırız. Suna`nın Kızları`nda neyi hayal ettiniz? Kız çocuklarının eşit haklara sahip olması, kendi hayatlarını kurabilmelerini, kendi kararlarını verebilmelerini, kız çocuklarının önlerini açmayı, onları güçlendirmeyi hayal ederek yola çıktık. Bunu sadece kız çocuklarıyla çalışarak değil çevreleriyle de çalışarak yapıyoruz. Hayatımın büyük kısmını bu yola ayırdım. Bu nedenle ilk yıl Türkiye`de kız çocuklarıyla ilgili o zamana kadar ne yapıldığını araştırdık. İhtiyaç haritasını çıkardık. Birlikten kuvvet doğar. Türkiye`de ilk defa bu meselenin çözümü için 31 STK bir araya geldik ve birlikte çalışıyoruz. Aslında o kadar başarılı kurumlar var ki onları doğru yerlerde, doğru ekiplerle, doğru kurumlarla bir araya getirip beraber çalıştığımızda apayrı bir etki gördük. Buna da kolektif etki diyoruz. Yine kitapta Suna Hanım şöyle diyor: “Onda gençliğimi ve bende olmayan seçme özgürlüğünü görüyorum. Bana gurur veriyor.” Suna Kıraç neleri seçemedi? Siz neleri seçtiniz? Annem çok mücadeleci, bir o kadar sabırlı ve ileri görüşlü bir kadındı. Tabuları yıkan, sözünü esirgemeyen, vazgeçmeyen taraflarının yanında çok ama çok iyi bir insandı. Seçme özgürlüğünü kullanamadığı için en üzüldüğü konu, yurt dışında Wharton`da okumaktı. Vehbi Koç, izin vermemiş ve “Gel benimle çalış” demiş. Bugün bile iş dünyasında kadınlara yönelik önyargıları, görünmez sınırları düşünürsek, annemin o yıllarda nelerle mücadele ettiğini de tahmin edebiliriz. Erkekler tarafından erkeklere göre şekillendirilen, sadece erkek olmanın bile avantaj oluşturduğu bir dünyada var olma çabasının mutlaka ona bir maliyeti, ondan götürdükleri var. Bu kadar akıllı, iradeli ve vizyoner biri olarak kadın değil de erkek olsaydı belki daha da ileri noktalarda olacaktı, kim bilir? Ancak üzerindeki baskıyı, verdiği mücadeleleri çok net hatırlıyorum. Zorluklardan dolayı kendi hayatında ve özel hayatında da bazı seçimleri yapamadı. Mükemmeliyetçi yanıyla bütün şapkalarını en iyi şekilde doldurmaya çalışırken tam olarak anne olmayı da seçemedi mesela. Hayatta ona zevk veren pek çok şeye vakit ayıramadı, hep erteledi. Önce iş vardı, o mücadelede özel hayatından feda etti. Bana gelirsek, tabii ki annem sayesinde anneme göre çok daha geniş bir seçme özgürlüğüne sahip olabildim. Ancak hala pek çok tercihimi kendi istediğim şekilde değil, benden beklenenler üzerine şekillendiriyorum. Benim yaşımda ve statümde olan bir kadından ne beklendiğini düşünüyorsam öyle davranmaya, o kişi olmaya çalışıyorum. Bazen içimden geldiği gibi davrandığımda yaşadığım suçluluk duygusunu eminim pek çok kadın yaşıyordur. Neticede “seçme özgürlüğüm” üzerinde hala çalışıyorum. Daha da önemlisi onun bende görmek istediği “seçme özgürlüğünü” ben de bütün kız çocuklarında görmeyi hayal ediyorum. Bu konuda da onun kadar inatçı davranacak olmam, onu gururlandırırdı. `Koç ailesi mensubu işletme okur` gibi bir algıyla biyoloji eğitimi seçiminiz yadırganmış ama siz “Kendi yolumu tercih edeceğim” demişsiniz. Bu en önemli seçiminiz mi?Seçme hakkımı serbestçe kullanabileceğim Amerika`daki tek okula gittim. Brown Üniversitesi, Amerika`daki en liberal üniversitelerden biri. Amerika`ya gittiğinizde tüm okullarda önce tarih gibi pek çok dersi almak zorundasınız. Sadece Brown Üniversitesi diyor ki “Seç! Ne istiyorsan seç, karışmıyoruz.” Böyle bir okul seçtim ve bana bu okulu annem buldu. Ondan önce hikayenin bir diğer yarısı var. Kime sorsanız “İpek annesinden dolayı biyoloji okudu” der, evet annemin çok büyük etkisi oldu. Çünkü çocukluğumdan beri o kadar çok doktorlarda, hastanelerde, laboratuvarlarda vakit geçirdim ki… Aslında hayalim biyolojiyle başlayarak tıp eğitimi almaktı. Ama bu konuya olan tutkumun, hevesimin ana nedeni, Koç Lisesi`ndeki biyoloji öğretmenimdir. Yani annem hasta olmasaydı da biyoloji okurdum ama annemin hastalığı beni bu yola daha fazla kanalize etti ve ilgi alanlarıma yön verdi. 2007`de Brown Üniversitesi Biyoloji Bölümü`nden mezun oldum. Ardından 2009`da aynı üniversitede halk sağlığı yüksek lisans eğitimine devam ettim. O sırada UMass Tıp Fakültesi`nde ALS üzerine araştırmalar yürüten Cecil B. Day Laboratuvarı`nda nöromusküler araştırmalarına katıldım. İstanbul`da Amerikan Hastanesi`nde fiziksel tıp ve rehabilitasyon bölümünde staj yaptım ve klinik deneyimi kazandım. Aslında en büyük hayalim tıp okumaktı. Doktor olmak istiyordum. Ama babam dönüp işlerle ilgilenmem gerektiğini söylediği için o hayalim yarıda kaldı. Sonra iş hayatım bambaşka bir yöne evrilse de biyoloji ve kamu sağlığı hala okumaktan, öğrenmekten zevk aldığım alanlar ve neticede işim bu olmasa bile şu an bu dalda yüksek lisans tezimi yazıyor olmam bu tutkumu açıklıyor. Ayrıca Brown Üniversitesi Carney Enstitüsü`ndeki danışma kurulu görevim sayesinde nörobilim konusundaki gelişmeleri takip ediyor, destekliyor ve bundan da büyük bir keyif alıyorum. Akademik kariyere devam etmek istiyor musunuz?Bence eğitim ve öğrenmek bir ömür boyu sürmeli. Okumayı çok seviyorum. Psikoloji de çok sevdiğim bir alan. Kariyerim benim artık eğitim. Bunu çok net söyleyebilirim. Hayatımın en önemli kısmını sivil toplum çalışmaları oluşturuyor. Annemle birlikte geçirdiğimiz zamanın çoğunda kurduğu, çalıştığı kurumların içinde bir aradaydık. Annem ve neslinin inşa ettiği çok kıymetli yapılar, hayatlarına anlamlı katkıda bulundukları milyonlarca insan var. Onlardan çok şey öğrendim. Annem sahip olduğum her şeyin, neyin pahasına olduğunu sorgulatarak beni büyüttü. Diğer yandan annemin vefatıyla birlikte sivil toplumla ilgili çok daha aktif çalıştığım için büyük resmi daha iyi görebiliyorum. Babanız İnan Kıraç`la yaşadığınız miras davası ve sonrasındaki gelişmeler herkesi çok üzdü. Bir uzlaşma olabilir mi? Bu konuda konuşmamayı tercih ediyorum. Bugüne kadar sadece bir kere, o da zorunda kaldığım için bir açıklama yaptım biliyorsunuz. Enerjimizi böyle anlamsız konularda tüketmek yerine, babamla birlikte annemin ismini, hayallerini, mirasını yaşatmaya çalışabilirdik. Çok yazık… Annenizin bıraktığı vasiyete ve aslında annenizin iradesine karşı çıktığı için mi babanız dava açtı? Evet, konu buradan başladı. Sokak Hayvanları üzerine çalışan Semt- Pati Vakfı`nı kurdunuz. Bu konuda da biraz bilgi alabilir miyiz? Neden böyle bir konuya eğildiniz? Beni tanıyıp da köpeklere olan tutkumu bilmeyen yoktur. Daha öğrencilik yıllarımdan beri arabasının bagajı köpek mamasıyla dolu gezen, sokakta ve ormanlarda zor durumda kalmış olan köpeklere yardım eden, sayıları 30`u geçen köpeği de sahiplenmiş biriyim. Ancak yıllar içinde gördüm ki sahadaki sorun hayvan severlerin bireysel çabalarıyla çözülebilecek boyutun çok ötesinde. Tahmini rakamlara göre sadece İstanbul ve yakın çevresinde 400 bini aşan sokak köpeği var. Bunun yönetilebilir olması için de kısırlaştırma, aşılama ve sahiplenme unsurlarının sistemli bir şekilde eş zamanlı yapılması gerekiyor. Kısırlaştırılmamış tek bir köpek bir yıl içinde 16 köpek dünyaya getirebiliyor. Bu büyük çarpan nedeniyle alt soyları ve onların da her yıl doğuracağı köpekleri hesapladığımızda 1 köpek 5 yıl içinde 12 binden fazla köpeğin doğumuna yol açabiliyor! Yıllar içerisinde bu sorunun ciddiyetini gördüm ve çok daha geniş ölçekli etki yaratabilmek amacıyla geçtiğimiz yıl SemtPati Vakfı`nı kurdum. Sokak hayvanlarının şehirlerimizde bizimle uyum, sevgi ve güven içinde yaşayabilmeleri için yerel yönetimler, veterinerler ve özel sektör kuruluşlarıyla birlikte bilimsel, veri temelli ve iş birliğine dayalı çözümler geliştirip uygulamaya koyacağız.KIRAÇ SIRENA`DA NE BAŞARDI?Üretimimizin yaklaşık yüzde 80`ini ihraç ediyoruz.Global bir marka oluşturduk. Bu başarımızın en büyük sırrı da harika ekibim.Türkiye`nin ilk seri yat üreticisi olarak Sirena Yachts, Azuree ve Euphoria markalarıyla üretim yapıyoruz.Ciromuzu 10 yıldan az bir sürede Euro bazında 5 kat, kârlılığı ise 20 kat artırarak küresel bir oyuncuya dönüştük.Sıfırdan önemli bir iş ve 3 marka yarattık.Orhangazi, Tuzla ve Yalova`da üretim tesislerimiz var. Yüzde 100 yerli işçilikle üretiyoruz.ABD pazarının en çok tercih edilen tekne üreticilerindeniz.İlk günden beri hayalimiz, büyük tekneler yapabilmekti. 60 metrelik tekneler üretebileceğiz.En önemli gündem maddemiz, ürün gamımızı genişletmek.Ayrıca daha az karbon salımı yapan, alternatif enerji kaynakları kullanan, hibrit güç sistemleriyle donanmış tekneler sunmak istiyoruz.İhracat yaptığımız ülke sayısını da artıracağız.“ANNEMİN EN KIYMETLİ MİRASI”KOÇ OKULU Koç Okulu benim için çocuk ve toplumun geleceğini hayal ettiğim, üzerine titrediğim, annemin en kıymetli mirası. Koç Okulu, ezbere dayalı olmayan bir sistemde, güçlü kişiliğe sahip, öğrenmeyi bilen, özgüvenli, kendi seçimlerini yapabilen çocuklar yetiştirmeyi amaçlıyor.“EN KRİTİĞİ İLK VE ORTA ÖĞRETİM” Kesinlikle bildiğimiz tek şey var: O da eğitimin en önemli kazanımının bireyin eğitimi süresince öğrendiği bilgilerden ziyade, o bireye kazandırdığı yetkinlikler ve değerler olduğu. Bir insana o yetkinlikleri kazandırmak, o formasyonu vermek için de en kritik yaşlar ilk ve orta öğretim yılları. Biz de Koç Okulu olarak sürekli kendini yenileyen, geliştiren bir yapı olmaya çalışıyoruz.“SAHADA OLMAK ÇOK ŞEY KAZANDIRDI”KAYNAK VE ALAN Sivil toplum kuruluşları için dikkat çekmek istediğim iki konu kaynak ve alan yaratmak. Çok önemli toplumsal konularla ilgili sahada etki yaratmalarını beklediğimiz STK`lara bu beklentiye paralel bir kaynak da yaratıyor muyuz diye dürüstçe kendimize sormamız gerekiyor. Bir diğer konu da fon verenler olarak STK`lara kendi kafamızdaki önerileri dayatmamak, onlara alan açmak.GÜVEN TEMELLİ MODEL Suna`nın Kızları`nı kurarken sorun alanlarını bir grup hayırseverin ya da profesyonelin tanımladığı bir yapı yerine, meselelerden en çok etkilenen grupların tanımladığı bir modele geçebilir miyiz diye tartıştık. Bu grupların güçlenmesi için masada eş değerli şekilde söz hakkına sahip olmalarını sağlayabilir miyiz? Kaynakları elinde tutanlar olarak, her kuruşun nereye harcandığına takılmak yerine güven temelli bir kaynak aktarım yöntemine geçebilir miyiz? Sonuçta “kolektif etki” isimli modelde karar kıldık ve meselelerin paydaşlarının ortak amaçlar etrafında eşitlik ve adalet temelinde bir araya gelmesine yönelik çabamız başladı.“NET BİR SÖYLEM VE DURUŞ GÖSTEREMEDİLER”DEMOKRATİK KAZANIMLAR Bizim neslimizin yapacağı tercihler, “vatandaşlık” anlayışımız, Türkiye`nin geleceğini belirlemekte önemli bir rol oynayacak. Ülkemiz iş dünyasında bizden önceki nesiller, ekonomimizin ve sanayimizin güçlenmesinde çok önemli rol oynadı. Ancak istikrarlı bir ekonomik büyümenin temel ihtiyacı olan demokratik kazanımlar konusunda çok net bir söylem ve duruş gösteremediler, gösterdilerse de işleri konusundaki ısrarcı ve güçlü iradeyi koyamadılar. “EV ÖDEVİMİZ” 21. yüzyılda demokrasinin toplumsal ilişkiler boyutu siyasal boyutu kadar önemli. Örneğin kız çocukların hayatlarına dair kararlara katılabilmesi ve bunun evden, okuldan, mahalleden başlaması bizim için çok önemli ve bu mücadelenin bir parçası. Aynı şekilde şirketlerimizdeki yönetim ve karar alma süreçleri de öyle. Kendi evinde, mahallesinde, şirketinde demokratik olmayan birinin seçimlerden seçimlere demokrasi konuşması bana ne sahici ne faydalı geliyor. Cumhuriyet`in ikinci yüzyılında ev ödevimiz bu bana göre.

Capital İş Dünyası
.
1 hafta önce

LİDERİN KSS KRİTERİ

GfK desteğiyle gerçekleştirilen araştırmanın halk ayağında “en sorumlu şirket” Koç Holding, “en sorumlu lider” Ali Koç ve “en başarılı KSS projesi” Opet`in “Temiz Tuvalet”i oldu. İş dünyası da Koç Holding`i “en sorumlu şirket”, Bülent Eczacıbaşı`nı “en sorumlu lider”, Eczacıbaşı Topluluğu`nun “Genç Bilet”ini “en başarılı KSS projesi” seçti.Nilüfer Gözütok Ü[email protected], her yıl iş dünyasının kurumsal sosyal sorumluluk konusundaki performansını “Kurumsal Sosyal Sorumluluk Araştırması” ile ortaya koyuyor. Halk ve iş dünyası nezdinde iki ayaklı olarak yürütülen araştırma, halkın KSS faaliyetlerine ilişkin farkındalığını ve beklentilerini saptaması açısından da çarpıcı veriler içeriyor. Bu yıl 19`uncu kez gerçekleştirilen araştırmada, halk en başarılı KSS projesi olarak Opet`in “Temiz Tuvalet”ini, iş dünyası ise Eczacıbaşı Topluluğu`nun “Genç Bilet”ini seçti. Toplumsal sorumluluklar konusunda hem halkın hem iş dünyasının birincisi ise Koç Holding oldu. Halk nezdinde Koç Holding`i, Sabancı Holding ve Eczacıbaşı Topluluğu takip etti. İş dünyasında da yine lider Koç Holding`in takipçisi Eczacıbaşı Topluluğu ve Türkiye İş Bankası oldu. En sorumlu liderler sıralaması da halk ve iş dünyasına göre farklı. Halka göre en sorumlu liderler zirvesindeki ilk üç isim Ali Koç, Ali Sabancı ve Arzu Sabancı oldu. İş dünyasının gözünde en sorumlu liderler sıralamasında zirve Bülent Eczacıbaşı`nın olurken Tuncay Özilhan ve Rahmi Koç ikinciliği, Güler Sabancı, Ali Koç ve Zeynep Bodur Okyay üçüncülüğü paylaştı. YATIRIMLAR ARTTIAraştırmanın sonuçlarını değerlendiren GfK Türkiye ve İsrail Genel Müdürü Kıvanç Bilgeman, iş dünyasının 2023`te bu alanda önceki yıllara göre daha fazla yatırım yaptığını saptadıklarını söylüyor. İş dünyasından araştırmaya katılanlar arasında yatırımların arttığını belirtenlerin oranının yüzde 48`den yüzde 66`ya yükselirken bu alana ayrılan bütçenin arttığını belirtenlerin de yüzde 55`ten yüzde 70`lere yükseldiğine dikkat çeken Bilgeman, “Bu artışta geçtiğimiz yıl şubat ayında yaşadığımız deprem felaketinin de etkisi olduğu muhakkak. Birçok kurumun bu süreçte ellerinden gelen desteği sağlamaya çalıştıklarına tanık olduk” diyor. Öte yandan, sosyal sorumlulukta yatırım yapılması beklenen alanların ciddi ölçüde değişmediğini dile getiren Bilgeman, diğer saptamalarını da şöyle paylaşıyor: “İş dünyasında sanata ve spora destek beklentisi artarken halk arasında eğitim, sağlık ve aile içi şiddet her zamanki gibi yatırım beklenen alanlar olarak ilk 3 sıradaki yerini koruyor. Halk araştırmasının sonucu, deprem sonrasında bir kötümserliğin hakim olduğunu gösteriyor. İş dünyasının sosyal sorumluluklar alanındaki faaliyetlerini yetersiz bulanların oranında ciddi bir artış var. Öte yandan özel sektörün sosyal sorumluluk yatırımlarındaki artış, her şeye rağmen olumlu bir gidişatın göstergesi. İş dünyasının toplumdan aldığını yine topluma geri vermesinin en güzel göstergesi olan kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetlerinin artarak devam etmesi insanımızın dayanışma kültürüne inancını ve geleceğe dair ümitlerini besliyor.” “40 BİNDEN FAZLA GENCİ SANATLA BULUŞTURDUK”KSS yatırımlarının arttığı bir dönemde iş dünyası liderleri hayata geçirdikleri KSS projelerini nasıl değerlendiriyor, bu konuda hangi kriterlerle başarılarını ölçüyor? Kültür sanattan spora birçok alanda hayata geçirdiği kurumsal sosyal sorumluluk çalışmasıyla öne çıkan gruplardan Eczacıbaşı Topluluğu`nun CEO`su Atalay Gümrah, gerçekleştirdikleri KSS projelerinde sayıların ötesinde uzun vadede faydalanıcıların hayatında yaratabilecekleri dönüşümlere odaklandıklarını söylüyor. Bu yaklaşımın en öncü örneklerinden biri olarak Eczacıbaşı Topluluğu`nun kadın voleyboluna 60 yıla yakın süredir verdiği desteği örnek gösteren Gümrah, “Kadın voleybolunun hiç gündemde olmadığı 1966 yılında bir takım kurarak bu ekosistemin tohumlarını attık ve bugüne dek filizlenip büyümesi için aralıksız çalıştık. Bugün geldiğimiz noktada Eczacıbaşı Spor Kulübü`nün kadın voleybolunda aldığı kupalar tabii ki birer başarı. Ancak daha önemlisi, bugüne kadar binlerce kız çocuğunu voleybolla tanıştırmış olması” diyor. 2022 yılında başlattıkları Eczacıbaşı Genç Bilet projesiyle bugüne kadar 600`e yakın etkinlikte toplamda 40 binden fazla biletle gençlerin sanatla buluşmasını desteklediklerini de ifade eden Gümrah, “2023 yılında ise 43 binin üzerinde Eczacıbaşı Genç Bilet ile gençler 720 İKSV etkinliğine katıldı. 2024 yılında da projeye öğrenciler için ayrılan bilet sayısını artırarak devam edeceğiz” diye anlatıyor. FIRSAT EŞİTLİĞİ PEŞİNDEKSS projelerinde çocuk ve mutluluk ana fikrine odaklanan Ülker, spor, kültür ve sanat başlıkları altında topladığı projeleriyle çocukların fiziksel, sosyal, kültürel ve zihinsel gelişimine katkı sağlamaya çalışıyor. KSS projelerinin etkisini ölçerken gelişime açık alanlarını tespit ettiklerini belirten Ülker CEO`su Mete Buyurgan, tüm KSS projelerinde önem verdiği kriterlerin başında yapılan çalışmanın uzun soluklu olması, yapıldığı alandaki bir sorunun çözümüne katkıda bulunması ve katılımcılara sağladığı faydanın geldiğini söylüyor. Buyurgan, mevcut projelerinin başarısını da şöyle değerlendiriyor: “Çocukları sporla erken yaşta tanıştırmayı, iyi birer sporsever olmaları için Türkiye Futbol Federasyonu`yla birlikte spor ve spor dışı eğitimlerle çocukların çok yönlü gelişimine katkı sağlamaya çalışıyoruz. Geçmiş yıllarda büyük ilgi gören ve 9 yıl sürdürdüğümüz TFF-Ülker Futbol Köyleri projemizde 2007`den bu yana 335 binden fazla çocuğa ulaştık. Son olarak TFF Ülker Geleceğin Yıldız Kızları projesini hayata geçirdik. Projemiz her şeyden önce kadınların toplumda, iş yaşamında, sporda, kısacası her alanda etkin şekilde yer almalarını amaçlıyor. Bu projeyi uzun yıllar gerçekleştirerek mümkün olan en çok sayıda kız çocuğuna ulaşmayı, onlara fırsat eşitliği sunmayı ve hayallerini gerçekleştirmelerine destek olmayı arzu ediyoruz.” “SPOR YAPMA ORANI 10 ÇOCUKTA 3`E ÇIKTI” P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Yönetim Kurulu Başkanı Tankut Turnaoğlu, yıllardır aralıksız olarak sürdürdükleri sosyal sorumluluk projeleriyle eğitim, spor, sağlık gibi farklı alanlarda toplumsal fayda konusunda liderlik rolünü üstlendiklerini söylüyor. Bu projelerin başarısını dört ana başlıkta değerlendirdiklerini dile getiren Turnaoğlu, “İlki, toplumda farkındalık yaratma ihtiyacı duyulan, iyileştirmek için destek gereken alanlara odaklanmak. İhtiyacı görmenin yanı sıra başarıyı getiren diğer önemli konu doğru partnerlerle yol almak. Diğer bir başarı kriterimiz de projelerimizin erişim ve etki olarak ölçülebilir olması. Son olarak P&G için başarı doğru projeyi sürdürülebilir kılmaktan geçiyor. Yaptığımız projeleri uzun yıllar sürdürüyoruz, çünkü dönüşüm için sürdürülebilirlik büyük önem taşıyor” diyor. PG, 2014 yılında Türkiye Milli Olimpiyat komitesiyle başlattığı KSS projesiyle de 24 binden fazla anneye çocuklarını spora yönlendirmesi konusunda eğitim verdi. Çocuklara spor ekipmanı bağışladıklarını dile getiren Turnaoğlu, “Çalışmalarımızla düzenli spor yapma oranı 10 çocukta 2`den 3`e çıktı” diye konuşuyor ve ekliyor: “Orkid ile Okula Devam diyerek kız öğrencilerin eğitimlerini özgüvenle sürdürmeye destek olmak için 2018`den bu yana TOÇEV aracılığıyla şu ana kadar 8 milyon ped bağışı yaptık. Çok daha fazla proje saymak mümkün. Bu örnekler toplumdaki ihtiyacı görmenin, doğru sosyal paydaşlarla çalışmanın, anlamlı kişi sayılarına erişmenin, üstlendiğimiz projenin sürdürülebilir ve ölçülebilir olmasının P&G için başarıya giden yolda önemini gösteriyor.” “120 GENÇ BİLİM KADININI DESTEKLEDİK” L`Oréal Türkiye Ülke Müdürü Sinem Sandıkçı Gökçen, KSS projelerinde en önemli başarı kriterinin kalplerdeki pay, toplum ve dünya için yaratılan değer, dönüşüm ve etki gücü olduğunu dile getiriyor. Gökçen, “Hayata geçirdiğimiz projelerin başarı kriterleri kendi içinde farklılık gösterebiliyor. Bazı projelerimizle bir konu ve alanda farkındalık yaratmaya odaklanırken bazı projelerimizde çok kişiye dokunmak hedefimiz olabiliyor. Bazılarının başarı ölçümlemesi çok somut rakamlar ve sonuçlarla sergilenirken bazılarında ise projelerimizden faydalananlardan aldığımız takdir ve teşekkür yeterli olabiliyor” diyor. Gökçen, son dönemde yaptıkları projelerin yarattığı etkiyi ve başarısını da şöyle paylaşıyor: “2023`te yaşadığımız büyük felaket üzerine tüm fayda projelerimizi deprem bölgesine adayarak başlattığımız dayanışma projemiz Güzellikle Nefes Oluyoruz çok başarılı oldu. Çalışanlarımızın inşa ettiği Mobil Güzellik Servisleri Tırı`mızda bölgedeki 6 çadır kentte 7 bin ücretsiz güzellik hizmeti sunduk. Bilim Kadınları İçin programımız da başarılı projelere güzel bir örnek. Türkiye`de bilimde yüzde 40`a yaklaşan kadın temsiliyet oranına ulaşılarak küresel ortalama ve Avrupa ortalamasının üzerine çıkılmasında programın önemli bir katkısı olduğuna inanıyoruz. Toplamda 120 genç bilim kadınını destekleyerek tüm L`Oréal ülkeleri içinde bu programı en çok destekleyen ilk 5 ülke arasında yer alıyoruz.” “25 BİN ÇOCUĞA ERİŞECEĞİZ” Anadolu Hayat Emeklilik, KSS`de sürdürülebilirlik politikası doğrultusunda; olumsuz çevresel ve sosyal etkileri asgari düzeye indirmeye, olumlu etkileriyse azami ölçülere yükseltmeye yönelik projeleri hayata geçirmeyi hedefliyor. Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürü Murat Atalay, yürüttükleri projelerdeki başarı kriterlerini uzun vadede ekonomik, çevresel ve sosyal değer yaratabilmek ve toplumsal bilincin güçlenmesine katkı sağlamak olarak sıralıyor. Atalay, yürüttükleri projelerin yarattığı etkiyi de şöyle anlatıyor: “Aralık 2022`de Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği iş birliğinde, Tohum Biriktir, Geleceği Değiştir sloganıyla üç yıllık bir program hayata geçirdik. İlk yıldan itibaren İstanbul ve çevre illerdeki okullarda düzenlenen eğitimler ve etkinliklerle 10 binden fazla çocuğa erişim sağladık. Hazırladığımız çizgi filmlerimizin TV ve dijital yayınlarıyla 15 milyon erişim ve 6 milyon izlenme sağladık. 3 yılın sonunda 25 bin çocuğa erişmiş olmayı hedefliyoruz. Tohum Kumbaram projemiz işimizi ve toplumumuza olan taahhütlerimizi bir araya getiren bir örnek oluşturuyor ve sürdürülebilir bir geleceğin temellerini atmamıza yardımcı oluyor.” “6 BİNDEN FAZLA KADINA İSTİHDAM SAĞLADIK”Shell Türkiye Ülke Başkanı Ahmet Erdem, sosyal yatırım programlarının toplumda gerçek bir ihtiyacı karşılamasını ve uzun soluklu olmasını önemli iki kriter olarak değerlendiriyor. Sosyal yatırım programının özüne uygun, uzman bir sivil toplum kuruluşuyla iş birliği yapmayı da önemsediklerini belirten Erdem, “Bu iş birliklerinin uzmanlıklara saygı ve karşılıklı öğrenme yaklaşımı sayesinde programların etkisini büyüttüğüne inanıyoruz. Sosyal yatırım programlarıyla yarattığımız etkiyi, sosyal etki raporlarıyla ölçüyoruz. Bağımsız kuruluşlar tarafından hazırlanan ve onaylanan bu raporlarla hem programa dahil olan kişiler üzerindeki değişimi görebiliyor hem programı geliştirmeye yönelik mesajları alabiliyoruz” diyor. Erdem, aktif olarak yürüttükleri Shell`de Kadın Enerjisi projeleriyle yarattıkları etkiyi şöyle paylaşıyor: “Bu projeyle yola çıktığımızda 5 yılda 5 bin kadına istihdam fırsatı sağlama sözü verdik. Bu sözümüzü de tuttuk. 5 yıl dolmadan 6 binden fazla kadına istihdam sağlayıp hedefimizin üstüne çıktık. 2024 itibarıyla istasyonlarımızda 8 binden fazla kadına istihdam sağladık.” “734 ÇOCUĞA 14 BİN SAAT EĞİTİM VERİLDİ”Allianz Türkiye CEO`su Tolga Gürkan, insan odaklı, toplumsal refahı artıran faaliyetleri hayata geçirdiklerini belirtiyor, geleceğin liderleri olan çocuklar ve gençlerin öncelikli odak alanlarında yer aldığını söylüyor. “Eğitim, spor ve sanat yoluyla çocukların ve gençlerin hayatına dokunarak geleceğe güvenle bakmalarına katkıda bulunmasını amaçladığımız pek çok program ve proje yürütüyoruz” diyen Gürkan, bu projelerin yarattığı etkiyi şöyle anlatıyor: “Allianz Motto Hareket sosyal sorumluluk programı kapsamında 734 çocuğa ortalama 14 bin saat eğitim verildi. Çalışma arkadaşlarımız toplamda 11 bin saati aşkın gönüllülük faaliyetine katıldı. Allianz Motto Müzik Kanalı tekil gör��ntülenme sayısı 6 milyonu aşarken izlenme süresi 543 bin saate ulaştı. Yeni kurumsal sosyal sorumluluk programımız Bir Kız Gelecek kapsamında yurt binasının inşası, burs ve gelişim desteği gibi çalışmalarımıza hızla başladık. Yaşam ve eğitim hakkı risk altındaki kız çocuklarının, haklarının bilincinde, sağlıklı, güçlü, özgüvenli, üreten, değer yaratan sorumlu bireyler olarak toplumda yer aldıklarını görmek, bizim için en değerli başarı kriteri olacak.” “DEĞER EKOSİSTEMİ YARATIYORUZ”CarrefourSA CEO`su Kutay Kartallıoğlu, hayata geçirdikleri bir projenin başarılı sayılması için veriler ve toplum nezdinde yarattığı etkinin çok önemli olduğunu söylüyor. Projenin müşteri nezdinde başarılı sayılması için anketler ve tepki ölçüm analizleri gerçekleştirirken operasyonel verimliliğe olan katkısını da ölçümlediklerini belirten Kartallıoğlu, “Bunun yanı sıra projenin sürdürülebilir olması, toplumsal etki yaratması, dezavantajlı gruplara ve toplumsal kalkınmaya fayda sağlaması da başarı kriterlerimiz arasında yer alıyor” diyor. 2019 yılında başlattıkları Kadının Gücü CarrefourSA`nın Gücü çatısı altında “Geleceğin Kadın Kasap/Balık Reyon Görevlisi”, “Güçlü Kadın Mağazalar”, “Yeniden Kariyerim CarrefourSA`da”, “Türkiye Down Sendromu Derneği +1 Mutluluk” ve “Esnek Çalışma Modeli” projeleriyle hayatın her alanında kadınların varlığının güçlenmesini desteklemeye devam ettiklerini söyleyen Kartallıoğlu, “Projelerimizle bir değer ekosistemi yarattığımıza inanıyoruz ve bu ekosisteme tedarikçimizi, çalışanlarımızı, müşterilerimizi kısacası tüm paydaşlarımızı dahil ediyoruz. Bu doğrultuda projelerimizde ulaştığımız kişi sayısını ölçümlemek zor. Bizim de projelerimizde ulaşmak istediğimiz başarı daha çok toplumsal ve ekonomik etki yaratmaya odaklı” diye konuşuyor.“PAYDAŞLARIN İHTİYACINI ÖNCELİKLENDİRİYORUZ”TUNCAY ÖZİLHAN ANADOLU GRUBU YÖNETİM KURULU BAŞKANIETKİ ALANI Ürünlerimiz, hizmetlerimiz ve projelerimizle geniş bir coğrafyada yüz binlerce insanın hayatına dokunan bir grup olarak, çok önemli bir etki alanına sahibiz. Uzun yıllardır süregelen büyük ve kapsamlı sosyal sorumluluk projelerimizin zaten mevcutta çok önemli ve ölçümlenebilir sonuçları var. Grup olarak etkimizi ve başarımızı ise proje ya da odak alanı bazlı yapılan araştırmalar ve sürdürülebilirlik raporlamaları aracılığıyla ölçümlüyoruz.ÖNEMLİ İLERLEMELER Son yıllarda pandemi ve ardından dünya çapında yaşanan ekonomik ve sosyal istikrarsızlıklar, kurumsal vatandaşlık bilinci ve toplumsal dayanışmayla hareket etmenin önemini çok daha fazla gözler önüne serdi. Bugün Anadolu Grubu, sürdürülebilirlik stratejisi kapsamında ve paydaşlarının ihtiyaçları doğrultusunda belirlediği odak alanlarında ve vizyoner hedeflerinde her yıl önemli ilerlemeler kat ediyor. Planlı projelerimizin yanı sıra pandemi ve afet gibi olağanüstü durumlarda da kurumsal vatandaşlık bilinciyle ihtiyaç sahiplerinin yanında olmaya çalışıyoruz.“20 MİLYON KİŞİYE DOKUNDUK”NURTEN ÖZTÜRK OPET YÖNETİM KURULU ÜYESİYARATILAN DEĞİŞİM Sosyal sorumluluk projelerinin başarısında hedef kitlenin, ihtiyaç ve sorunların doğru belirlenmesi, mevcut durumun şeffaf olarak ortaya konulmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ortaya konulan projenin toplumsal etkisi ve yarattığı değişimi ise en temel başarı kriteri olarak görüyorum. Toplum üzerinde uzun vadede bıraktığı etki, projede yer alan tüm paydaşların katılımı, memnuniyeti ve sürdürülebilirliği çok önemli.TOPLUMUN SORUNLARI Kurulduğumuz günden beri toplumun gelişimine, ilerlemesine katkı sunmayı bir borç olarak görüyor, projelerimizi toplumun sorunlarından yola çıkarak hayata geçiriyoruz. Sosyal sorumluluk projelerimizle bugüne kadar 20 milyondan fazla insana dokunduğumuzu ifade edebilirim. Bu projeler arasında kuşkusuz en fazla insana ulaştığımız 2000`de başlattığımız Temiz Tuvalet Kampanyası oldu. Opet istasyonlarında başlayan bu kampanyayla 12 milyondan fazla kişiye eğitim verdik. Ne mutlu ki ülke genelinde bir bilinç değişikliği ve farkındalık sağlanmasına katkı sunduk.“ETKİ ALANIMIZI GENİŞLETİYORUZ”ÖZGÜR TORT MİGROS GRUBU İCRA BAŞKANIÖNCÜ ADIMLAR Tarımsal arzın güvence altına alınması, sağlıklı gıdaya herkesin kolay erişiminin sağlanması ve gıda israfının minimum seviyeye indirilmesi, artık her zamankinden daha önemli. Bu kapsamda iş dünyasının sürdürülebilirlik anlayışını odağına alarak insana, topluma ve çevreye odaklı çalışmalarını iş yapış süreçlerinin merkezine alması çok kritik. Biz bu alanlarda öncü adımlar atıyoruz. Bugün İyi Gelecek Planımız doğrultusunda 2030 ve 2050 tarihli zorlayıcı sürdürülebilirlik hedeflerimize emin adımlarla koşuyoruz.“FARKINDALIĞI ARTIRIYORUZ” Sosyal sorumluluk çalışmalarımızı da sürdürülebilirlik çatımız altında yürütüyoruz. Sosyal etkimiz çok büyük. Tüm paydaşlarımız için değer yaratma yaklaşımımızla ürettiğimiz projeler, toplumun gelişimine, güçlenmesine ve iyi yaşam bilincinin artmasına katkı sağlamak üzerine kurulu. Bu projelerimizi tabana yayarak toplumsal duyarlılık ve sürdürülebilirlik farkındalığını artırıyoruz. Her bir projemizle etki alanımızı genişletiyoruz.“BAŞARIYI ETKİ ALANIYLA ÖLÇÜYORUZ”ÜMİT BOYNER BOYNER GRUP YÖNETİM KURULU ÜYESİ“SÜRDÜRÜLEBİLİR İYİLİK” Önceliğimiz grubumuzun imza attığı her proje, her çalışma ve yatırımın kapsayıcı olması ve çeşitlilik içermesi. Gönüllülük ve çalışan katılımına da önem veriyoruz. Hedefimiz iyiliğin çoğaltılmasına aracı olabilmek. Özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda cesur yaklaşımlarımızı istikrarla sürdürürken iyilik odağında hayata geçirdiğimiz projelerimizde de başarı kriterimizi “sürdürülebilir iyilik” olarak görüyoruz.MOR YERLEŞKE Başarımızın ölçümü ise yarattığımız etki alanıyla ölçümleniyor. Eğer hayata geçirdiğimiz proje farkındalık yaratarak iyiliğin çoğaltılmasına aracı olabiliyorsa bunu hanemize başarı olarak yazıyoruz. 2015`te başlattığımız “İyi İşler” projesiyle kadın girişimcilere katkı sağlarken kadınların iş hayatına kazandırılmasına yönelik yürüttüğümüz “Seninle Tamam” projesiyle çeşitli nedenlerden dolayı çalışma hayatına ara veren kadınlara iş imkanı sağlıyoruz. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu`nun (TKDF) Mor Yerleşke projesine destek olduk. Projede 28 binden fazla kadın ve çocuğa ulaştık.ARAŞTIRMA NASIL YAPILDI?2 ayaklı yürütülen araştırma, GfK Araştırma Hizmetleri tarafından her ay düzenli olarak gerçekleştirilmekte olan omnibus çalışmaları kapsamında gerçekleştirildi. Araştırmada iş dünyasının görüşmeleri 8 Ocak 2024-9 Şubat 2024 tarihleri arasında, halk araştırmasının saha çalışmaları da 22 Aralık 2023-9 Ocak 2024 tarihleri arasında yapıldı. Araştırma kapsamında GfK Araştırma Hizmetleri veritabanında yer alan profesyonellere araştırma linki iletildi. 138 kişiden bilgi alındı. Araştırmanın halk bölümünde görüşülen kişiler, çok aşamalı yarı tesadüfi örnekleme yöntemiyle seçildi. Bilgisayar destekli yüz yüze görüşme tekniği (CAPI) kullanıldı. Araştırmanın halk bölümünde 15 ilde, hanelerde, 15 yaş üstü yaş grubunda 1.269 kadın ve erkek katılımcıyla görüşüldü. Araştırmanın iş dünyası bölümünde katılımcıların yüzde 12`si genel müdür, yüzde 6`sı genel müdür yardımcısı, yüzde 6`sı kurumsal iletişim sorumlusu, yüzde 5`i pazarlama müdürü, yüzde 5`i pazarlama sorumlusu pozisyonunda.

Capital İş Dünyası
.
1 hafta önce

“TES’le fon büyüklüğü 8’e katlanır”

Elçin [email protected]ıcı emeklilik sisteminin (TES) hayata geçmesiyle emeklilik sektörünü hareketli bir yıl bekliyor. AgeSA Hayat ve Emeklilik Genel Müdürü FIRAT KURUCA, TES`le sisteme girecek katılımcı sayısının 30 milyona kadar çıkabileceği görüşünde. “Emeklilik şirketleri hazır. TES ile OKS fon büyüklüğü de 7-8`e katlanır” diyor. Kuruca, gönüllü BES tarafında da bu yıl net 800 bin katılımcı girişi olmasını bekliyor.Son yıllarda büyümesi ivmelenen emeklilik sistemini bu yıl da TES`in hayata alınmasıyla hareketli bir dönem bekliyor. Emeklilik sisteminde en güncel haliyle 19 Ocak EGM verilerine göre gönüllü BES`te 8,7 milyon katılımcı ve 724,5 milyar TL fon büyüklüğü mevcut. Otomatik katılımdaysa (OKS) katılımcı sayısında 7,3 milyona ve fon büyüklüğünde 55,6 milyar TL`ye erişildi. Yılın son çeyreğinde uygulamaya geçmesi planlanan TES ile bu tablo değişecek. AgeSA Hayat ve Emeklilik Genel Müdürü Fırat Kuruca, TES`le sisteme girecek katılımcı sayısının 30 milyona kadar çıkabileceği görüşünde. “Bugün OKS`de bulunan katılımcı sayısını 3,5-4 ile çarpmak gerekir. Emeklilik şirketleri, sektör hazır. OKS fon büyüklüğü de 7-8`e katlanır diye düşünüyorum” diyor. AgeSA Hayat ve Emeklilik Genel Müdürü Fırat Kuruca ile emeklilik sistemi ve hayat sigortacılığında gelişmeleri, fırsat alanlarını konuştuk:  Ekonomide büyümenin zor olacağı bir yıla girdik, sizce bu yıl emeklilik sistemi için nasıl olacak?  Bu yılki büyüme trendinin 2023`e benzeyeceğini düşünüyorum. 2023`te gönüllü BES`te de otomatik katılımda da net katılımcı sayısında 800 bin artış vardı. Bu yıl da gönüllü BES`te 800 bin net katılımcı sayısı artışı olacağını öngörüyorum. 1 milyon net katılımcı sayısını yakalarsak tam olarak başarılı bir yıl olur. Otomatik katılım tarafındaysa artış, istihdamın yıl içinde nasıl gelişeceğiyle alakalı. 2024`te iç tüketimi kısmayı amaçlayan adımlara ve sıkı para politikasının istihdamı nasıl etkileyeceğine bakacağız. Seçim sonrası dönemde tabloyu daha net görürüz.  2023`te fon büyüklüğünde ne kadarlık bir artış oldu? 2024`te nasıl bir beklentiniz var?  Geçtiğimiz yıl sistemde fon büyüklüğü yüzde 75`e yakın arttı. Aslında son çeyrekte borsada pozitif hava devam etseydi, fonlardaki büyüme yüzde 100`ü yakalayabilirdi. Ama diğer alternatif getiri araçlarına göre 2023`te BES fonlarında artıda getiriler söz konusu. Bu yıl da iyi bir tablo olacağı fikrindeyim. Yine enflasyonu yenen getiriler yakalarız. Sektör 2023 getirilerine ulaşır. Burada borsadaki hareket önemli. Dövizde aşırı sıçrama beklenmiyor. Bu nedenle dövizli enstrümanlarda daha konservatif getiri öngörsek de hisse getirilerindeki artışla pozitife geçilir.  Geçen yıl sisteme yatırılan ek katkı payları yükselmişti. Bu trend 2024`te sürecek mi?  2023 yılında ek katkı paylarının toplam katkı payı içinde payı yüzde 32,9`a çıktı. Bu trend bu yıl da devam eder. Birçok emeklilik şirketi gibi biz de devlet katkısından maksimum faydalanabilmeleri için müşterilerimizi dürtüyoruz. Bunun sonucu ek katkı payları artıyor. 2024`te bu trend devam eder. Ek katkı payının toplamdan aldığı pay yüzde 30`larda olabilir. Ayrıca sektörde bir diğer trend olarak fon planlarında değişiklik yapan kesimin arttığını görüyoruz. Şirketimizde fon değişikliği yapan müşteri yüzdesi 20`lere kadar geldi, 4 yıl önce bu oran yüzde 10`lardaydı.  Bu yıl için tamamlayıcı emeklilik sisteminin (TES) hayata geçirilmesi konuşuluyor. Burada en güncel durum ne?  Düzenleyici tarafında SEDDK`da organizasyonel değişiklikler oldu, taşların yerine oturması bekliyoruz. Hemen ardından hızla çalışılacak. Sektör olarak yıllardır bildiğimiz bir sistem, birtakım hazırlıklar var. İrade bu yılın son çeyreği itibarıyla netleştirilmesi üzerine. Yılın ortasından itibaren konu ısınmaya başlar.  Peki TES ile katılımcı sayısında ne kadarlık bir artış yaşanır?  TES`le girecek sayı, 30 milyona kadar çıkabilir. Bugün OKS`de bulunan katılımcı sayısını 3,5-4 ile çarpmak gerekir diye düşünüyorum. Tabii girişlerin nasıl olacağı henüz belli değil. Ancak emeklilik şirketi, sektör hazır. Ciddi bir iş yükü oluşacağını öngörmüyoruz. Burada en önemlisi, kamuoyunu bilgilendirme ve eğitme. Çünkü otomatik katılım çok hızlı hayatımıza girdi, doğru da anlatılamadı o nedenle de çıkışlar yüksek oldu. TES`in gerek işverenlere gerek çalışanlara iyi anlatılması lazım. TES`te kuralların, uygulamanın nasıl olduğunu zaman içinde göreceğiz.  TES, fon büyüklüklerinde ne kadarlık bir sıçrama yaratır?  Çalışan sayısının 4`e katlanması ve bu kitlenin sisteme girmesiyle OKS`deki fon büyüklüğü de 7-8`e katlanır diye düşünüyorum. OKS fon çeşitliliği daha liberal hale gelirse, çeşitliliği artırılırsa büyüme yüksek olur. Bugün OKS ve gönüllü BES`in toplam fon büyüklüğü, Türkiye`nin GSMH`sinin yüzde 2-3`ü kadar. OECD ortalamasındaysa bu oran yüzde 100`ün üzerinde. Türkiye`de de ilk etapta çift haneli rakamlara çıkarmak lazım.  Gönüllü BES`e nasıl bir etkisi olur?  TES dışı gönüllü BES pazarı hala olur. Hem 18 yaş altı kesim hem OKS içinde olmayan küçük esnaflar, ev hanımları ve OKS/TES`de olup farklı hizmetler nedeniyle gönüllü BES almak isteyen olacaktır. Gönüllü BES`te tablonun güçlü şekilde devam edeceğini düşünüyorum. Burada ana sorular, TES`te cayma opsiyonlarının nasıl olacağı, hem TES hem gönüllü BES`e katılımın faydaları olup olamayacağı... Zaman içinde bu yanıtlara bakmalıyız.  Sektörde aylık çıkış oranları nasıl?  2023`te bir önceki yıla göre aylık çıkış oranlarında artış oldu. 2023 son aylarında ve ocakta aylık ortalama oran yüzde 1. 2022`de yüzde 0,8`leri görmüştük. Çok büyük bir hareketlenme yok. Bu yılın genelinde de hareketlenme beklemiyorum, aylık yüzde 1 bandında gider. l Gönüllü BES`te 8,7 milyon katılımcının ne kadarı aktif ve sürekli ödeme yapıyor? n Yüzde 50`si aktif diyebiliriz.  Çıkış yapmadan ödemeleri dondurarak sistemde mi kalıyorlar?  Evet.  Peki bu durum emeklilik şirketleri açısından iyi mi yoksa bu müşterileri aktif hale getirmeye mi çalışıyorsunuz?  Katılımcılar açısından iyi. Yürüyen bir emeklilik sözleşmeleri var. Türkiye`de tasarruf yapabilen kesim yüzde 20. Katılımcılar finansal durumlardan dolayı ara verebiliyor. Emeklilik şirketleri tarafında ufak, karşılanabilir bir maliyeti var. Tabii ki müşterilerin aktif olarak devam etmesini isteriz. Mümkün olduğunca bu kesime dokunmaya çalışıyoruz.  Hayat sigortacılığı için nasıl bir tablo çiziyorsunuz?  Bu alanda bankaların ve piyasanın kredi iştahı önemli. Çünkü hayat sigortacılığında kredi bağlantılı hayat ürünlerinin toplam prim üretimindeki payı yüzde 70`lerde. Hayat sigortacılığında yine de bu yıl prim üretiminin yüzde 60-70 oranında olacağını tahmin ediyorum. Bu alan yılın sonuna doğru hareketlenebilir.  2-3 yıl sonra emeklilikte ne kadar büyüklüklere ulaşılacağını öngörüyorsunuz?  TES`in devreye girmediği senaryoda her yıl her iki alana da 700 bin ila 1 milyon yeni katılımcı girişi olabilir diye düşünüyorum. Fon getirilerinin enflasyonun yüzde 3 ila 5 üzerinde kaldığını, enflasyonu yendiğini görürüz. TES`in gelmesi durumundaysa farklı senaryolar konuşuruz. Bu senaryolar çıkışların ne kadar serbest olacağına göre değişir. Potansiyel 25-30 milyon katılımcı sayısı olur ve fon büyüklüğü birden 7-8 misline çıkar. GSMH`den alınan pay çift haneli rakamları yakalar.“YENİ KATILIMCI ALDIKÇA KÂR DÜŞÜYOR”BAŞABAŞ NOKTASI Sektörde bugün kârlılık artıda. 2023 ilk 9 ayda 850-900 milyon TL brüt kâr elde edildi. Ancak sektör hala yeterince kârlı değil. Gönüllü BES büyüdükçe bu durumdan kârlılığınız negatif etkileniyor. Çünkü yeni müşteri kazandığınızda baştan yüklemeli maliyetler söz konusu. Matematiksel olarak içeride bulunan müşteri sayısının yeni müşteri sayısına oranı önemli. Gönüllü BES`te başa baş noktası 5-6 yıl. Yani müşteri kazandığınızda aslında cepten para çıkıyor; satış maliyetleri, komisyonlar 5-6 yılda geri alınıyor. Kısacası yeni katılımcıların hızlandığı dönemde kâr bu durumdan negatif etkileniyor. TES düzenlemelerine bağlı olarak kârda erime yaşanabilir. Ancak bugün OKS`de gider çok daha düşük, fiyatla gider dengeleniyor.YARIŞTAN KOPTULAR Bu yapı nedeniyle kârlılığa hala uzun vadeli bakıyoruz. Emeklilik şirketlerinin ciddi sermaye yapısına ihtiyacı var. Uzun vadede yatırım yapabilecek, büyümeyi kaldırabilecek sermaye yapısı önemli. Bu yüzden de sektörde başta 19 oyuncu vardı, pek çok emeklilik şirketi çıktı. Şu an sektörün yüzde 80`ini 4-5 emeklilik şirketi yönetiyor. Bu şekilde de devam edecek diye düşünüyorum. Diğerleri yarıştan kopmuş gibi…“LİDERLİĞİMİZİ KORUMAYI HEDEFLİYORUZ”“FONDA BİRİNCİYİZ” AgeSA olarak gönüllü BES fon büyüklüğünde lideriz. Yüzde 20`ye yakın pazar payımız var. OKS`de de özel şirketler içinde birinciyiz. Emeklilikte tüm kitlelere hitap ediyoruz. Liderliğimizi korumayı hedefliyoruz. Mobil uygulamamıza odaklanıyoruz, 400-500 bin aylık düzenli kullanıcımız var. Mobil uygulamada fon tavsiyeleriyle ilgili hizmetlerimiz de artıyor. Bu yıl dijitalleşme, data analitiği, yapay zeka alanlarını gelişim alanlarımız olarak belirledik.HAYATTA PLAN Hayat sigortacılığında da 2022 sonrasında özel şirketlerde liderliğimizi pekiştiriyoruz. Hem uzun vadeli hayat ürünlerimiz, hem kredi bağlantılı ürünlerimiz mevcut, prim üretiminde yüzde 50-50 dağılıma sahipler. Uzun vadeli hayat ürünlerimizin payını artırmaya çalışıyoruz. Hayat sigortacılığında pazar payımız yüzde 13. Bu konumumuzu korumayı planlıyoruz.

Capital İş Dünyası
.
1 ay önce

Siemens’in yeni dönem rotası

Tuba İ[email protected] Ar-Ge`de Türkiye`nin önde gelen şirketlerinden... Öyle ki Siemens AG ve Siemens Türkiye`nin gelirlerinin büyük kısmı Ar-Ge merkezinde geliştirilen teknolojilerden geliyor. Siemens Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO`su HÜSEYİN GELIS, Ar-Ge çalışmalarının halihazırda globalde ilk 5, Avrupa`da ilk 3 içerisinde yer aldığını söylüyor. Şirketin yeni dönem radarında dijitalizasyon, teknoloji, dijital otomasyon ve şarj istasyonları var. Gelis, akıllı binalardan gelişmiş sağlık hizmetlerine, daha konforlu ulaşımdan altyapıya kadar birçok farklı alanda hayata dokunmayı sürdüreceklerini söylüyor. Önümüzdeki dönem büyümelerine KOBİ`lerin destek olacağının sinyallerine veriyor ve “KOBİ`leri dijitalleşme süreçlerinde desteklemek konusunda kararlıyız” diye konuşuyor.Siemens AG, 2023`te net gelirini 8,5 milyar Euro`ya taşıyarak neredeyse iki katına çıkardı. Şirketin toplam gelirleri, bir önceki yıla kıyasla yüzde 11`lik bir artışla 77,8 milyar Euro`ya ulaştı, siparişler yüzde 7 artarak 92,3 milyar Euro oldu. Siemens Türkiye, bu başarıya önemli katkılarda bulundu. Ulaşım, elektrik ve teknoloji alanlarında yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler sunarak hem yerel hem de global pazarda Siemens`in rekabetçi pozisyonunu güçlendirdi. Siemens Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO`su Hüseyin Gelis, 2023 yılının şirket için başarılı geçtiğini söylüyor. Bu başarının arkasında doğru yatırımlar, inovasyon ve yazılım konularına odaklanmanın yattığını vurguluyor. Özellikle dijitalleşme ve elektrikli araba sektörüne büyük bir heyecanla yaklaşan Gelis, Siemens Türkiye`nin elektrikli araba sektöründe sadece üretimde değil tüm üretim süreçlerinde aktif olduğunu vurguluyor ve ekliyor: “2024 mali yılı için Siemens yüzde 4 ila 8 arasında bir gelir artışı bekliyor. Türkiye bu hedeflere ulaşmada önemli rol oynayacak.” Siemens Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO`su Hüseyin Gelis, şirketin mevcut durumunu ve 2024 hedeflerini Capital`e şöyle anlattı:  2023 yılına hangi hedeflerle başladınız ve yıl sonunda bu hedeflere ulaşabildiniz mi? Finansal performansı etkileyen temel faktörler neler oldu?  2023 yılına yenilikçi ve sürdürülebilir teknolojiler üzerine odaklanarak girdik. Rusya-Ukrayna savaşı, depremler, iklim değişikliği, politik gelişmeler gibi zorluklara rağmen hedeflerimizi başarıyla gerçekleştirdik. Yazılım ve teknoloji üretimi ve transferinde geçmiş yıllara kıyasla büyümemizi sürdürdük. Siemens AG ve Siemens Türkiye olarak 2023 mali yılında hedeflerimizi gerçekleştirerek kapattık. Gelirlerimizin önemli bir kısmını Ar-Ge merkezimizde geliştirdiğimiz teknolojilerimizden aldık. Yazılım ve teknoloji üretimi ve transferi tarafında geçmiş yıllara oranla büyümemizi sürdürdük. Ar-Ge çalışmalarımız halihazırda globalde ilk 5, Avrupa`da ilk 3 içerisinde yer alıyor. Gelirlerinizin faaliyet gösterdiğiniz alanlara dağılımı ne oldu? Geçtiğimiz yıllara göre burada nasıl bir değişim var? Gelirlerimizin önemli bir kısmı dijitalizasyon ve teknoloji alanından geldi. Elektrikli araç sektöründe dijital otomasyon ve şarj istasyonları konusunda geniş bir hizmet yelpazesi de sunuyoruz. Akıllı binalardan gelişmiş sağlık hizmetlerine, daha konforlu ulaşımdan altyapılara kadar birçok farklı alanda ürettiğimiz teknolojiyle insanların hayatına dokunuyoruz. Sürdürülebilirlik, yeni teknolojiler ve enerji verimliliği projelerimizle globalde örnek gösteriliyoruz.  Bu alanlarda Türkiye`de pek çok şirketle de iş birliğiniz var.  Evet, enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik faaliyetleri çerçevesinde ülkemizde deri sektörünün önde gelen üreticilerinden Sepiciler Deri ve entegre ağaç sektöründe tek çatı altında en yüksek üretim hacmine sahip Starwood Orman Ürünleri Tesisleri ile iş birliği yapıyoruz. Elektrikli araç üreten fabrikaların dijital otomasyonundan şarj istasyonlarına kadar uçtan uca hizmet sunuyoruz.  Ar-Ge şirketin en önemli kası. Son dönemde de şarj istasyonlarında rekabet oldukça yoğun. Ar-Ge çalışmalarınız sonucunda bu alanda sizi ayrıştıracak hizmetler ortaya çıktı mı?  Bu alanda yenilikçi ürünlerimiz var. Dijitalizasyon ve teknoloji alanında lider markalar arasındaki konumumuzla hızlı şarj istasyonu SICHARGE D`yi geliştirdik. Bu yenilikçi çözümümüz, şarj süresini 15 dakikaya kadar düşürürken küresel CO2 hedeflerine de katkıda bulunuyor. Astor Enerji`nin elektrikli şarj istasyon ağı markası Astor Şarj ile elektrik araç şarj ünitesi konusunda iş birliği anlaşması imzaladık. Türkiye`de otomotiv tedarik sanayi temsilcilerinin faaliyet gösterdiği tek global kümelenme organizasyonu TOSB (Otomotiv Tedarik Sanayi İhtisas Organize Sanayi Bölgesi) ile de temiz enerji elde etmek, elektrik kesintileri ve elektrik dalgalanmalarını engellemek için yatırım ve iş birliği anlaşmasına imza attık. 3,5 milyon Euro tutarındaki proje kapsamında sürdürülebilir enerji alanında ilklerden birini gerçekleştiriyoruz.  Ar-Ge ve yenilikçilik gündeminizde neler var? Ar-Ge harcamalarınız ne durumda?  2022 mali yılında Ar-Ge harcamalarımız 5,6 milyar dolara ulaştı. Siemens`in çeşitli araştırma departmanlarında görev yapan 46 bin 900 civarı çalışan 4 bin 650 buluşa imza atıp 2 bin 650 patent başvurusunda bulunarak Siemens`in Avrupa Patent Ofisleri patent sıralamasında beşinci sıraya yükselmesini sağladı. Önümüzdeki dönemde 5G teknolojisiyle yazılım çözümlerinin ve dijital ikizin önemini daha da artıracak. Sürdürülebilirlik teknolojileri ve yapay zeka da gelecek dönemde öne çıkmaya devam edecek. Fiziksel üretimin birebir kopyasını dijital ortamda yaratarak simülasyonlar gerçekleştiriyoruz. Bu teknoloji bir fabrikanın üretim aşamasına geçmeden önce sanal ortamda inşa edilip üretim süreçlerinin tamamının simüle edilebilmesine olanak sağlıyor. Bugüne kadar Dijital İkiz`le gerçekleştirdiğimiz dijitalizasyon projeleri, paydaşlarımızın iş süreçlerine büyük verimlilik ve tasarruf katkısı sağladı. Dijitalizasyon sayesinde Endüstri 4.0`ın ana hedefleri olan pazara çıkış hızı, yüksek esneklik, verimlilik ve kalite için her geçen gün yeni bir araç dijital fabrikaların ilgi odağına yerleşiyor. Hedefimiz dijital transformasyonu mümkün olan en kolay hale getirmek. Bu nedenle Siemens, Xcelarator platformunu kurduk.  Siemens Gebze Fabrikası ihracat açısından büyük öneme sahip. Fabrikanın büyüklüğü, üretim ve depo kapasitesi ne durumda?  Siemens Gebze Elektrifikasyon ve Otomasyon Fabrikamızda 80`den fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Fabrikamız 150 bin metrekarelik alana sahip. 2 yılı aşkın süredir sürdürdüğümüz çalışmalar sonucunda üretim kapasitemizi yüzde 60 oranında artırdık.  Bu artışı nasıl sağladınız?  Bu artışı süreç iyileştirmeleri ve layout tasarım değişimiyle yaptığımız çalışmalarla herhangi bir ek metrekareye ihtiyaç duymadan sağladık. Bununla birlikte lojistik faaliyetlerimiz yüzde 70 oranında azalırken, depo kapasitemiz yüzde 32 oranında genişletildi ve yüzde 30 verimlilik artışı sağladık. Yatırımlarımız ve ek istihdam, Siemens`in Türkiye`ye olan güveninin bir göstergesi olarak öne çıkıyor. Bu yıl ayrıca tüm sektörlerde işletmelerin sürdürülebilirliğini, enerji verimliliğini ve dijital dünyaya uyumunu artıracak çözümler sunan Siemens Xcelerator`ın Türkiye lansmanını gerçekleştirdik. İş ortaklarımızla değer yaratmamızı sağlayan bu ekosistemde gelecek için bugünün dönüşümüne hız kazandıracağız. Herkesin kullanımına açık olarak kurduğumuz bu ekosistem, sektörlerin değişen ihtiyaçlarıyla hızla kendini güncelleyecek ve kullanıcıların geri bildirimleriyle gelişimini aralıksız sürdürecek.  Yeni yılda yatırım ajandanızda neler olacak?  Siemens Xcelerator bu yıl da gündemimizde olmaya devam edecek. Bu ekosistemi geliştirmek ve müşteri portföyümüzü artırmak için teknoloji yatırımlarımıza aralıksız devam edeceğiz. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu`nun (TÜRKONFED) önderliğinde KOBİ`lerin dijitalleşme süreçlerine katkıda bulunmak amacıyla hayata geçirilen `Dijital Anadolu Projesi`ne de destek veriyoruz. Üretimde verimlilik, esneklik, çok kısa sürede yeni bir ürünü piyasayla buluşturabilmek, sürdürülebilirlik ve ürünü doğru zamanda, doğru pazarlara sunabilmek KOBİ`leri pazarda rekabetçi kılacak faktörler arasında. Tüm bunları yapabilmek için ise en temel ihtiyacımız veri. Dijital dönüşümle toplanan verilerin anlamlandırılarak işletmelerin tüm süreçlerinde entegre şekilde kullanılması önümüzdeki yıllarda rekabetçiliği belirleyen en önemli faktör olacak. Bu yıl da teknoloji, inovasyon ve sürdürülebilirlik alanındaki tüm birikim ve çözümlerimizi KOBİ`lerin dijital dönüşümünü hızlandırmak ve desteklemek üzere sunmaya devam edeceğiz. Ayrıca yine en önemli yatırımlarımızdan biri çalışanlarımız olacak. 2023 yılında çalışan başına 36,3 saat eğitim ortalamamız var.  Karbon nötr olma konusunda da önemli hedefleriniz var. Son yıllarda bu konuda nasıl bir gelişim kaydettiniz?2015 yılından günümüze kadar karbon ayak izimizi yüzde 71 oranında azalttık. 2022 yılında 528 ton karbon salımı tasarrufu sağladık. Kampüslerimizin elektrik enerjisini yeşil enerji kaynaklarından temin ediyoruz. Kartal kampüsümüzde ve Gebze fabrikamızda yüzde 100 yeşil elektrik kullanıyoruz. Bina otomasyon ve kontrol sistemlerimiz enerji verimliliği alanındaki en yüksek standartlara göre üretiliyor. Akıllı bina uygulamaları sayesinde binalarda kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlıyoruz. Türkiye`nin ilk LEED gold sertifikalı üretim tesisine sahibiz. Hedefimiz 2030`da karbon nötr olmak.  Özellikle sizin sektörünüzde yeteneği bulmanın ve elde tutmanın zorlaştığı bir dönemden geçiliyor? Siz bu anlamda neler yapıyorsunuz?  Siemens Türkiye olarak hem aday havuzumuzda hem çalışan profilimizde çeşitlilik ve çok yönlülük tanımları öne çıkıyor. Fırsat eşitliği de şirketimizin öncelikleri arasında yer alıyor. Şu anda Ar-Ge organizasyonumuzda yüzde 30 oranında kadın yazılım mühendisimiz görev alıyor. Kısa süre içerisinde bu oranı yüzde 50`ye çıkarmayı hedefliyoruz. Çalışanlarımıza global kariyer fırsatı da sunuyoruz. Her yıl 40`ın üzerinde çalışanımızı global pozisyonlara gönderiyoruz. İş yerinde sürekli çalışma zorunluluğumuz bulunmuyor çalışanlarımıza esnek ve şehir dışından çalışma fırsatları sunuyoruz. Yeni yeteneklerle temas etmek için birçok farklı üniversiteyle iş birliklerimiz bulunuyor. Şirketimizin dinamik yapısına bağlı olarak değişimi çok iyi okuyor ve hızla uyum sağlıyoruz. Artık veriye dayalı karar almaya deneyim ekonomisi oluşturmaya yeni beceriler yaratmaya ve mevcut becerilerimizi geliştirmeye odaklandığımızı söyleyebilirim. Dünya üzerinde 180 binden fazla Siemens çalışanı hisse programının bir parçası. Bu da toplam çalışan sayısının yüzde 50`den fazlasına denk geliyor. Siemens Türkiye içerisinde hisse programında olan çalışan sayımız bin 234, toplan çalışanlarımızın yüzde 41,1`i hisse sahibi.2024 MALİ YILI BEKLENTİLERİENDÜSTRİYEL İŞ KOLU Kârlı büyümesini sürdürmesi bekleniyor. Yüzde 4 ila yüzde 8 aralığında karşılaştırılabilir gelir büyümesi ve 1`in üzerinde bir sipariş-satış oranı hedefleniyor.DİJİTAL ENDÜSTRİLER Karşılaştırılabilir gelir gelişiminin yüzde 0 ila 3 arasında olması bekleniyor. Kâr marjının yüzde 20 ila yüzde 23 arasında olacağı tahmin ediliyor.AKILLI ALTYAPI Karşılaştırılabilir gelir büyümesinin yüzde 7 ila yüzde 10 arasında olması bekleniyor. Kâr marjının yüzde 15 ila yüzde 17 arasında olacağı tahmin ediliyor.MOBİLİTE Karşılaştırılabilir gelir büyümesinin yüzde 8 ila yüzde 11 arasında olmasını bekleniyor. Kâr marjının yüzde 8 ila yüzde 10 arasında olacağı tahmin ediliyor.SIEMENS`İN YATIRIM ROTASIFABRİKA YATIRIMLARI Fabrika yatırımlarımıza aralıksız devam edeceğiz. Bununla birlikte elektrifikasyon, otomasyon, akıllı binalar, enerji verimliliği alanlarında proje ve yazılım çözümlerimizle büyüyeceğiz.ENERJİ VERİMLİLİĞİ Yenilenebilir enerji ve dijitalleşme alanlarına özel bir önem veriyoruz. Yatırımlarımız, özellikle enerji verimliliği ve akıllı şebeke teknolojilerine odaklanacak.DİJİTALLEŞME Dijitalleşme ve veri yönetiminde adımlar atmaya devam edeceğiz. Bu, özellikle veri merkezlerine yatırım yaparak ve yenilikçi tarım teknolojilerine destek vererek gerçekleşecek.KOBİ`LER KOBİ`lerin dijital dönüşümüne destek verecek Siemens Xcelerator platformuna yatırım yapacağız. “Anadolu Dijital” projesi gibi girişimlerle KOBİ`leri dijitalleşme süreçlerinde destekleyeceğiz.TARIM Tarım sektörüne özel önem vererek dijital sera projeleri gibi yenilikçi tarım teknolojilerine yatırım yapmayı planlıyoruz. Kontrollü ortam tarımı için değer yaratmayı hedefliyoruz. Bu amaçla kontrollü ortam tarımı endüstrisi için bir yetkinlik merkezi kurduk.TÜRKİYE`NİN ÖNÜNDEKİ FIRSATLARAKILLI ŞEBEKELER Türkiye`nin güneş ve rüzgar enerjisi alanında sahip olduğu büyük potansiyel önümüzdeki yıllarda sadece enerji üretimi açısından değil, aynı zamanda enerjinin akıllı şebekeler aracılığıyla paylaşımı açısından da kritik bir öneme sahip olacak. 20 yıl içinde Avrupa genelinde akıllı enerji şebekesi inşa edilmesi bekleniyor. Bu süreçte Türkiye`nin yenilenebilir enerji alanında oynayacağı rol büyük önem taşıyor.VERİ MERKEZLERİ Dijitalleşme alanında verinin merkezi bir role sahip olduğunu görüyoruz. Önümüzdeki yıllarda veriyi etkin bir şekilde yönetebilenler ve onun değerini anlayanlar büyük başarılar elde edecek. Gelecek 10 yılda, dünya genelinde en fazla yatırımın veri merkezlerine yapılacağını öngörüyoruz. Bugün sadece belirli ülkelerde bulunan veri merkezlerinin önümüzdeki yıllarda tüm ülkelerde yaygınlaşacağına tanık olacağız.SANAYİ VE DİJİTALLEŞME Türkiye`nin sanayi ve dijitalleşme alanındaki gelişimi komşu ülkelerle kıyaslandığında önemli bir ilerleme olarak görülüyor. Ancak daha yapılacak çok iş var. Verilerin değerini anlayıp daha verimli kullanmamız gerekiyor. Bu gelişim sürecinde, özellikle altyapı yatırımlarının önemi büyük.GÜVEN DUYGUSU Türkiye`nin sahip olduğu potansiyeli gerçekleştirmek için daha fazla yatırım ve finansal destek gerekiyor. Mevcut ekonomik stratejinin doğru olduğunu düşünüyorum. Bundan sonraki adımlar çok önemli. Yurt dışından yatırım çekmek için güven sağlanması gerekiyor. Güven, Türkiye`nin uluslararası alanda markasını güçlendirme sürecinin temel taşı.AB İLİŞKİLERİ Avrupa Birliği ile ilişkilerin güçlenmesi ve müzakerelerin devam etmesi bu süreçte olumlu bir etkiye sahip. Türkiye`nin potansiyeline inancım tam ve geçmişte yaşanan ekonomik başarıların tekrar yaşanabileceğine inanıyorum. Bunun için eski hatalara düşmeden ve markamızın değerini artırarak ilerlemeliyiz.

Capital İş Dünyası
.
1 ay önce

SÜREYİ KISALTAN AYRIŞIYOR

Özlem Aydın Ayvacı[email protected]Örneğin pandemi öncesi 17 gün olan, pandemide 90 günlere taşınan mobilya teslim süreleri şu anda 12-13 güne düşmüş durumda. Beyaz eşyada 10`dan 6 güne, plastikte 4`ten 3 güne düşen süreler var. Capital`in 19 sektörü hedef alan araştırmasında da 11 sektörün teslimat süresini kısaltmayı ya da aynı tutmayı başardığı görülüyor. Diğer sektörlerse depo sorunu, EYT kaynaklı kalifiye şoför eksikliği, nakliye maliyetleri gibi nedenlerle hala istediği seviyeye ulaşmış değil. Ancak bu alana yatırım hepsinin gündeminde.Teslimat süreleri ithalat ve ihracat süreçleri de göz önüne alındığında pandemiden çarpıcı şekilde etkilendi. Örneğin Nestle`de Uzak Doğu ithalatlarında pandemi öncesi 60 gün olan teslimat süresi, pandemide 80 güne kadar uzadı. Avrupa`dan karayoluyla alım yapılan ürünlerde sürücülerin salgına yakalanması nedeniyle sevkiyatlarda ciddi düşüş oldu. Üretimin tamamlanmasından sonra 14 günde teslim alınabilen ürünler ortalama 20 günde getirilebildi. Salgının etkilerinin azalmaya başlamasıyla pek çok sektörde teslimat süresinin düştüğü görülüyor. Yine de değişim yaşanmayan ve sürelerin uzadığı sektörler de var. Bu sektörlerde uzamanın arkasında farklı faktörler yatıyor. Pazarlarda büyüme hızına paralel depo alanlarının metrekare olarak büyüyememesi, Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) kaynaklı nakliye araçları bulma konusunda kalifiye şoförlerin ve depo uzmanlarının emekli olması, operasyonel verimsizlikler, insan kaynağının daralması, işçilik ve nakliye maliyetlerinin artması gibi etkenler değişime neden oluyor. MOBİLYA HIZLANDI2020`de mobilya sektörü pozitif anlamda yüzde 50`leri aşan bir dijital etkileşim yaşadı. Doğanlar Mobilya Grubu CEO`su Mustafa Karamemiş, bunun sektörde talep sinyali olarak değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Karamemiş, o dönemde mobilya sektörünün tedarik zinciri yapısı, çeviklik, talep sinyalini yakalama problemi, BT altyapısı gibi nedenlerle talebe hızlı cevap vermekten uzak olduğunu belirtiyor. “Talebi daha erken hissedebilen şirketler bu sürece daha hazırlıklı girdi, daha iyi servis sunabildi ve sektörden ayrıştı” diye konuşuyor. Tüm bu olumsuzluklardan ders çıkaran sektörde teslimat süresinde kısalma söz konusu. Pandemiden önce 17 gün civarında olan yurt içi teslimat süresi pandemide 90 günlere kadar uzamıştı. Bu süre 2023`te 13-14 güne düştü. Yurt dışına teslimatlardaysa 37 olan ortalama teslimat süresi 2023`te 23 güne geriledi. Karamemiş, planlama ve stok kurgularını müşteri beklentilerine göre belirleyerek avantaj sağladıklarını söylüyor ve şöyle konuşuyor: “Dijitalleşmeyle değişen tüketici beklentileri, küresel ekonomik krizlerin, ticaret savaşlarının ve pandemi sürecinin etkileri nedeniyle daha da hızlandı. Pandemi öncesinde talepteki değişimi mağazaya giren müşteri sayısını inceleyerek tahmin etmeye çalışırken, şu an bu tahminlemelerimize online metrikleri ekledik. Sonuçta müşteri, alım fikrinin oluşmasının hemen ardından önce online araştırmalara başlıyor.” Karamemiş, 2024`te yüzde 15 daha iyi teslimat süresi hedeflediklerini belirterek “Tüm stok yönetimi metodolojisini yeniden yapılandırıyoruz. Hızı sağlamak adına stok miktarını artırmak da oldukça maliyetli. Böyle bir yapı sürdürülebilir değil. Stok tutmamıza neden olan süreçleri iyileştirmeyi hedefleyeceğiz. Bu iyileştirmelerdeki anahtar göstergemiz ise müşteri servis hizmet düzeyimiz ve ortalama teslimat süremiz olacak. Stoklarımızı azaltarak daha iyi servis hizmeti vermeyi hedefliyoruz” diyor. TEKSTİL EN İYİ DÖNEMİNDE Tekstil, Türkiye`nin en önemli ihracatçı sektörlerinden biri. Burada özellikle ihracattaki termin süreleri kritik. BLC Group Yönetim Kurulu Başkanı Şahin Balcıoğlu, yurt içinde siparişin üretim hattından 10 günde çıktığını, yurt dışındaysa nakliyeden dolayı bu sürenin 15 günü bulduğuna dikkat çekiyor. Okyanus aşırı ülkelerdeyse bu süre 25-30 günlere kadar çıkıyor. Balcıoğlu, “Şu anda ülke olarak olabilecek en hızlı üretim ve tedarik sürelerini sağlıyoruz. Zaten ülkemizin Avrupa pazarında en büyük tedarikçi olmasının önemli nedenlerinden biri bu. Global daralmanın etkilerinden dolayı şu anda herkesin stokları dolu ve tedarik zinciri hızlı çalışır halde. Eğer talep yüksek olsaydı bu süreler biraz daha uzayabilirdi” diye anlatıyor. Pandemi sonrası tekstil sektörüne talebin artmasıyla tedarik sürelerinin 20-25 günlere çıktığını anlatan Balcıoğlu, “Yaşanan konteyner krizinin etkisiyle zaman zaman lojistik sıkıntılarından dolayı ciddi aksamalar yaşandığı oldu. Fakat ülke olarak Avrupa`ya yakın olmamız ve konteynerlere mecbur olmadan karayoluyla sevkiyat yapabilmemiz bu süreçte bizim için avantaja dönüştü” diyor. Pandemi döneminde e-ticaretin artışı ve piyasalara para girdisi sağlanması nedeniyle tekstilde taleplerin arttığını belirten Balcıoğlu, “Bu da zaten kısıtlı imkanlarla çalışan ve hatta çoğu çalışmayan şirketlerin tedarik zincirinde aksamalara neden oldu. Çalışan şirketlere talep yığılması ve artan talebe cevap verilememesi nedeniyle sürelerde ve fiyatlarda artış yaşandı” diyor. Balcıoğlu, sektörde şu anda teslim sürelerinin ideal seviyelerde olduğunu belirtiyor ve “Çünkü daralan talep yüzünden şirketler stoka üretim yapıyor. Bu da stok maliyetlerini artırıyor. Hem faiz hem rekabetten dolayı kâr oranlarının düştüğü ortamda maliyetler çok artıyor. Müşteriler teslim süresinden şimdilik şikayetçi değil” diyor. DEPOLAMA ETKİSİMeyve suyu tarımsal üretime bağlı olduğundan teslimatta en hassas sektörlerden... Özellikle küresel ısınma ve bölgesel tarım politikaları sektör için bağımlı değişken konumunda. Sektörün önemli ihracatçılarından Elite Naturel İcra Kurulu Başkanı Çağrı Eşmekaya, ürünlerinin belirli son kullanma tarihi olması nedeniyle dağıtımın en öncelikli konuları olduğunu söylüyor. Zincir marketlere dağıtımın sektörde maliyet avantajı nedeniyle aktarmalı yapıldığını belirtiyor. Yani daha uygun maliyetle belirli aktarma bölgelerinde toplanan ürünler aynı bölgeye toplu olarak sevk ediliyor. Aktarmalı dağıtımda 7-10 günlük bir süreçte teslimat yapıldığına dikkat çeken Eşmekaya, şöyle devam ediyor: “Ancak depolarımızdan yani noktadan noktaya Türkiye`nin her iline iki gün içerisinde teslimat yapıyoruz. İhracatta 30`dan fazla ülkeye ürünlerimizi sevk ediyoruz. Yüzde 95 oranında deniz yolu ihracatını kullanıyoruz. En yoğun ihracatımızı Amerika kıtasına yapıyoruz. Pandemi öncesinde Amerika`nın doğu ve batı yakasında ürünlerimizi depolamaya karar verdik. Pandemi sürecinin başladığı dönemde uluslararası lojistikte yaşanan krizi gördüğümüzde ne kadar doğru bir karar aldığımızı anladık. Şu anda sektördeki ideal dağıtım sürelerinden daha erken müşterilerimize ulaşıyoruz.” Sektörde pandemiyle birlikte denizyolu aktarma limanlarında yaşanan yoğunluk sebebiyle kriz yaratan gecikmelerin yaşandığını aktaran yönetici, “Deniz yolunda 30-40 günlük transit süreler 90 güne kadar uzadı, müşteriye ulaşmada yaşanan bu krizler maliyetlerin de artmasına neden oldu. 2022`nin 3`üncü çeyreğiyle birlikte yurt dışı deniz yolu dağıtımında transit süreler eski parlak günlerine geri gelmeye başladı. 2024 yılından çok umutluyuz, ancak küresel ısınma ve bölgesel politikaların belirleyici olacağını düşünüyoruz” diyor. PLASTİKTE VE ALÜMİNYUMDA DURUMPAGEV Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu, plastik sektöründe siparişi verilmiş üretim bandından çıkan ürünün, rafa veya müşterinin evine sevk edilme süresinin, sektör alt gruplarına, ürünün boyutuna, teslim edileceği yerin coğrafi durumuna ve ulaşım olanaklarına göre değiştiğini belirtiyor. Eroğlu, ortalamadaysa bu sürelerin yurt içi için 1 ila 3 gün, yurt dışı için ortalama 3 ila 15 gün olduğunu belirtiyor. Sektörel bazda değişmekle birlikte plastik sektöründe ideal sürenin yurt içi için 2, yurt dışı için 7 gün olduğunu ifade ediyor. Eroğlu, şöyle anlatıyor: “Plastik sektöründe sevk süreleri 2019 yılında yurt içi için 1 ila 4 gün iken 2023 yılında 1 ila 3 güne indi. 2019 yılında yurt dışı için 1 ila 20 günken 2023 yılında 3 ila 15 güne indi. Rekabetin ve ulaşım olanaklarının hızla artması nedeniyle plastik sektöründe sevk sürelerinin daha da kısalmasını bekliyoruz.” Saray Grup Yönetim Kurulu Üyesi Talin Saraylı Dikici, teslimatlarının sektörün ideal teslimat süresi olan 4-6 hafta aralığına uygun olarak planlandığına dikkat çekiyor. Dikici, “Pandemi döneminde sektörün teslimat süreleri 4 aya kadar çıkarken, iş ortaklarımızla kurduğumuz uzun soluklu ilişkiler, bu zorlu dönemde ticari faaliyetlerimizin sekteye uğramasını önledi. 2024 yılında herhangi bir politik gelişme olmadığı sürece tedarik zincirinde bir kırılma öngörmüyoruz” diyor. Pandeminin ardından yaşanan savaşların da ürünlerin hareketlerini sınırlandırdığını söyleyen Dikici, şöyle devam ediyor: “Özellikle taşıma ve depolama süreçleri sekteye uğrayabiliyor. Bu olumsuz dönemler bize krizle yeni baş etme yolları da öğretiyor. Dünya çapında birçok üretici ve hammadde işleyicisi küresel geçerliliği olan standartları kullanarak ticaretin güvenilirliğini ve sürdürülebilirliğini destekliyor. Biz de teslimat sürelerimize uyabilmek amacıyla hammadde ve yarı mamulde yüksek stoklarla çalışıyoruz.” GIDADA NE OLDU?Süt ve süt ürünleri sektöründe teslimat süreleri pandemi öncesi seviyeye döndü. Sektöre ilişkin bilgi veren Muratbey Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Erol, yurt içinde gelen siparişler doğrultusunda üretim planlaması yaptıklarını ve raflara maksimum 15 gün içinde ulaştırdıklarını belirtiyor. Erol, “Beş kıtaya peynir ihraç ediyoruz. Teslimat süreleri yurt dışında ihracat ülkesinin uzaklığına, o ülkelerin altyapısına ve nakliye şekline göre değişkenlik gösteriyor. En kısa mesafe için yurt içinde olduğu gibi 15, en uzun mesafedeyse 45 günde ürün sevkini sağlayabiliyoruz” diyor. Pandemi döneminde ve sonrasında teslim sürelerini koruduklarını ifade eden Erol, “Elbette çıkan sorunlar, zorluklar oldu ama hepsini çok hızlı aksiyon alarak, tedarikçilerimizle birlikte yeni çözümler üreterek çözdük. Emniyet stoklarımızı 10-15 gün aralığında tutup siparişlere göre üretim yapıyoruz” diyor. Erol, bundan sonraki süreçte de stok yönetimini optimum olarak belirledikleri 10-15 günlük takiple siparişlere göre üretim yapacaklarını belirtiyor. Erol, dijitalleşmeleri sayesinde verimlilik artışlarıyla sevkiyat sürelerinde iyileşme bekliyor. Eksun Gıda Fabrikalar ve Tedarikten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Sabri Yıldız, unda teslimat sürelerinin iyileştiğini belirtiyor. Un sektöründe hammaddeye yakınlık ve “Tahıl Koridoru” nedeniyle tedarik zincirinde kırılmayı kısmen hissetmediklerini ifade eden Yıldız, şöyle anlatıyor: “Pandemi sürecinden Tahıl Koridoru`na kadarki süreçte hammadde fiyatlarının hızlı artışı, sanayici ve bu işin ticaretini yapan kullanıcıları alternatif üretmeye ve yeni ikame pozisyonlara itti ve ne yazık ki bunu zorunlu kıldı. Yeni tedarik kanalları, yeni alıcılar, yeni ürünler denenmiş olmasına rağmen yurt dışındaki birçok ihracat kanalı daraldı ve kapanma noktasına geldi. Fiyatın çok yüksek olması ikame ürüne yönlendirdi. Hammaddeye ve navluna ulaşabildiğimiz için stok korkusu yaşamadık. Tahıl Koridoru, tedarik krizi derinleşmeden en önemli çözüm yolu oldu.” STOK DEVİR SÜRESİNE DİKKATCanovate Finans Direktörü Mehlika Hediye Yıldırım, yüksek teknoloji ürün siparişlerinde, standart ürün gruplarında sektör teslim süresi ortalamasının 2-4 hafta olduğunu belirtiyor. Yurt dışında bu süreler ortalama 1 hafta daha uzun. Yıldırım, ideal sürenin 4-6 hafta olduğunu ancak üreticilere göre bu sürenin 16 haftaya kadar uzadığını belirtiyor. Yıldırım, “2019, sektör için daha iyi bir yıldı, o dönem sevk süreleri 1-1,5 hafta daha kısaydı” derken tedarik zincirinde yaşanan kırılmanın sürelerde uzamaya neden olduğunu belirtiyor. “Bu durum, müşteri memnuniyetini direkt olumsuz etkiliyor. Müşteriyi başka tedarikçi arayışına sokuyor. Stok devir süresinin uzaması, ilgili malzemelerin son mamüle dönüşümünü dolayısıyla satış ve sonunda da tahsilat devir hızını olumsuz etkileyeceği için iyi yönetilmesi gereken bir süreç” diye ekliyor. Acme Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tolga Batallı, yurt içi yatak sektöründe 2023 yılında siparişi verilmiş ürünlerin üretim bandından çıkarak rafa veya müşterinin evine ulaşma süresinin, 7 ila 15 gün arasında değiştiğine dikkat çekiyor. “Bu süre, ürünün özelliklerine, sipariş yoğunluğuna ve teslimat adresine göre değişiklik gösterebilir” diyen Batallı, yurt dışında müşterilere ulaşma serüveninin genellikle 15 ila 45 gün arasında sürdüğünü söylüyor. Sürelerin uzamasının tehlikesine dikkat çeken Batallı, şöyle açıklıyor: “Uzayan süreler, stok yönetimini karmaşıklaştırabilir ve taleple arz arasında dengesizliklere neden olabilir. Müşteri memnuniyetini etkileyebilir, çünkü müşteriler genellikle ürünleri hızlı bir şekilde almak ister. Gelecekte, teknolojik gelişmeler, lojistik iyileştirmeler ve tedarik zinciri optimizasyonu gibi faktörlerle sürelerde bir düzelme bekleniyor. Yatak sektöründe teslimat hızı konusunda büyük yatırımlar yapılıyor ve stratejiler uygulanıyor.”“3 GÜNÜN ALTINA DÜŞÜRECEĞİZ”CENK YENGİNER TEKNOSA KATEGORİ YÖNETİMİ VE TEDARİK ZİNCİRİ GMYİDDİALI SÜRE Standart teslimatlarda yurt içi 2023 ortalama teslimat süremiz 3,7 gün. İstanbul`a aynı gün teslimat, randevulu teslimat ve ertesi gün teslimat hizmetlerimiz de bulunuyor. Siparişin verilmesinden müşteriye teslim edilene kadar geçen bu zaman dilimine resmi ve dini bayramlarla çalışılmayan saatler ve günler de dahil. Sektörümüzdeki gerçekleşen süre ortalama 3-4 gün arası.E-TİCARET KAYMASI Bizim hedeflediğimiz süreyse Türkiye ortalaması olarak 3 günün altına düşmek. 2019 yılında standart teslimatlarda ortalama yurt içi teslimat süremiz 3,2 gündü. Bu süreye resmi ve dini bayramlarla çalışılmayan saatler, günler dahildi. Değişimin sektörel nedeni olarak pandemi sürecinde müşterilerin daha çok e-ticarete kaymasını söyleyebiliriz. Böylelikle pandemi sonrasında da bu alışkanlıkların devam etmesiyle şirketlerin depo ve kargo süreçlerindeki iş hacmi geçmiş yıllara oranla artış gösterdi.STOK MALİYETİ Sürelerdeki uzamalar müşteri tarafında memnuniyetsizliğe neden olurken şirketler için de stok devir hızını yükselterek ek stok maliyeti ortaya çıkarıyor. Ancak bizim sürelerimizde sadece 0,5 gün, yani yarım günlük bir uzama gerçekleşti. Bu durum stok yönetimi ve müşteri memnuniyetsizliği anlamında bizi olumsuz yönde etkilemedi.“NORMALE DÖNÜLDÜ”EMEL GÜLŞEN NESTLÉ TÜRKİYE OPERASYON DİREKTÖRÜYURT İÇİNDE BİR HAFTA Türkiye`deki 117`nci yılımızda 5 fabrikamızla yüzde 92 yerli hammadde kullanarak üretim yapıyoruz. Aynı zamanda 42 ülkeye ihracat yapıyoruz. Üretimin akabinde ürünlerimiz öncelikle müşteri depolarına ardından raflara sevk ediliyor. Ortalama bir haftalık süre yurt içi üretim ve dağıtımlarımız için geçerli. İthal ürünlerimizde süre uzuyor. Avrupa`dan aldığımız ürünler üreticinin üretim bandından çıktıktan ortalama 2 hafta sonra Türkiye gümrüklerinde oluyor. Bunun üzerine ortalama 2 hafta sonra müşterilerimize teslim edilebiliyor. Uzak Doğu`dan gelen ürünlerimizse ortalama 2 ay içinde Türkiye gümrüklerine geliyor. Toplamda üreticinin bandından çıktıktan sonra 2,5 ay içinde müşterilerimizde oluyor.“BEKLEME SÜRESİ ARTTI” Nestlé`de 2019 ila 2023 yılları arasında ürünlerin çıkış ve müşteriye gitme sürelerinde bir değişiklik olmadı, ancak müşterilerde bekleme süreleri arttı. Çok majör bir farklılık olmamakla birlikte 2019 yılında süreç ortalama 2 gün kısa sürüyordu. Müşteriden talebin gelmesi ve rafa çıkması arasında geçen zaman 4 ila 6 gün arasındaydı. Uzak Doğu ithalatlarımızdaki 60 gün olan süre 80 güne kadar uzadı. Avrupa`dan karayoluyla alım yaptığımız ürünlerde de üretimin tamamlanmasından sonra 14 günde teslim aldığımız ürünleri ortalama 20 günde getirebildik.İŞLETME SERMAYESİNE BASKI Süreler uzadı ve herkes stoklarını artırmaya çalışıyor. Ancak bu durum işletme sermayesine baskı oluşturduğu gibi depo alan kısıtı kaynaklı istenen seviyede bir artış ve rafa çıkmada hızlanma sağlayamıyor. Rafta stoksuzluk kaynaklı istediği ürünü bulamayan tüketici memnuniyetsizliği, pandemi etkilerinin azalmasıyla son buldu. Bugün yine Avrupa`dan 14 gün, Uzak Doğu`dan 60 gün ortalama sevk süresiyle alımlarımıza devam ediyoruz.“İDEALİ MÜŞTERİNİN İSTEDİĞİ ZAMAN”ÖMER YILMAZ ORKA BANYO YÖNETİM KURULU BAŞKANIMÜŞTERİ İSTEĞİ Dört marka altında 300 çeşit ürünle yurt içinde 81 ile, dünyada 90 ülkeye gönderim sağlıyoruz. Yurt içinde, ürünlerimizi 15-45 gün içinde müşterilerimize ulaştırıyoruz. Yurt dışında ise 4-8 hafta arasında teslimat gerçekleştiriyoruz. Teslimat gün sayımızı dönemsel olarak iyileştirmek, müşterilerimize daha hızlı ve etkili bir hizmet sunmamızı sağlıyor. 4-12 HAFTA İdeal süre, seçilen ürün gamına ve gönderim yapılacak lokasyona göre değişmekle birlikte gün sayısından ziyade müşterinin istediği zaman gönderim yapmak. Sektörümüzde bu süre 4 ile 12 hafta arasında değişlik gösteriyor. Hedefimiz, teslimat sürelerimizi iyileştirerek müşteri taleplerine hızlı ve esnek bir şekilde cevap verebilmek. 2019`da yurt içi sevk süremiz 20-45 gün arasında, yurt dışı sevk süremizse 6-8 hafta arasındaydı. STOK DEVİR HIZI Değişimin sektörel nedeni, lojistik alandaki teknolojik ve yapısal gelişmelerle paralellik arz ediyor. Depolama çözümleri de yine iyileştirici faaliyetler olarak karşımıza çıkıyor. Sürelerin uzaması, stok devir hızını ve finansal nakit döngüsünü olumsuz etkileyebiliyor. Ayrıca, müşteri memnuniyetini etkileyerek satış grafiğini tersine çevirebiliyor. Stok devir hızını yönetmede üretim planını sistematik altyapı ve esnek üretim yöntemleriyle iyileştiriyoruz.

Capital İş Dünyası
.
1 ay önce

“Sektör çeşitliliğiyle dönüşüyoruz”

Ayçe Tarcan [email protected]ı konut sektörünün önde gelen gruplarından Mesa Holding, sektör çeşitlendirmesiyle büyük bir dönüşümün eşiğinde. Portföyünü sanayi üretimiyle genişletmeyi planlayan şirket, iki yıl önce tarım sektörüne, geçen yıl da lastik işine girdi. Dönüşümün lideri Mesa Holding İcra Kurulu Başkanı MERT BOYSANOĞLU, Afyon`da lastik fabrikası kurduklarını ve traktör lastikleri üreteceklerini belirtiyor. Sanayideki büyüme iştahlarına dikkat çekerek “Yeni alanlara girerek portföyümüzü çeşitlendirmek istiyoruz. Teknoloji işleri de radarımızda” diye konuşuyor.Türkiye`nin en büyük markalı konut üreticilerinden Mesa Holding`in icra kurulu başkanı Mert Boysanoğlu, Oxford School Of Architecture mezunu bir mimar. 2 yıldan bu yana holdingin icra kurulu başkanlığı görevini yürüten 48 yaşındaki Boysanoğlu, aynı zamanda holdingin en büyük şirketi Mesa Mesken`in yönetim kurulu başkanı. Mimari eğitimi aldığı için holdingde en sevdiği işin iş geliştirme olduğunu söyleyen Boysanoğlu, yeni projelerin tasarım aşamasına dahil olmayı seviyor. Projelerde mutlaka sosyal alanlara yer verilmesini isteyen Boysanoğlu, markalı konut projeleriyle özdeşleşen 55 yıllık Mesa`nın önemli bir dönüşümün eşiğinde olduğunu vurguluyor. Boysanoğlu, “Portföyümüzü çeşitlendiriyoruz. Holding içinde sanayinin payını artıracağız, teknoloji şirketleri de radarımızda” diyor. İki yıl önce girdikleri tarım sektöründe medikal amaçlı kenevir ve aronya üretimine odaklandıklarını söyleyen Boysanoğlu, geçen yıl lastik sektörüne yatırım kararı aldıklarını ve Afyon`da lastik fabrikası kurduklarını anlatıyor. Mesa`yı yeni dönemde konut dışındaki alanlarda büyüteceklerini belirten Boysanoğlu, 2023`ü 9 milyar TL ciroyla kapattıklarını, 2024 sonunda ise 15 milyar TL seviyesinde bir ciroya ulaşmayı hedeflediklerini ifade ediyor. Mesa Holding İcra Kurulu Başkanı Mert Boysanoğlu`yla yeni konut projelerini, sanayideki yatırım planlarını ve holdingdeki büyük dönüşümü konuştuk:  Konut satışlarında ciddi bir düşüş var. Geçen yılı nasıl kapattınız?  2023, dünyada ve Türkiye`de son 5 ayda, enflasyona karşı alınan önlemlerin öne çıktığı bir yıl oldu. Biz de geçen yıl enflasyonun getirdiği ekonomik zorluklara ilave olarak genel seçim dönemi ve büyük bir deprem felaketi yaşadık. Ancak holding olarak baktığımızda tüm bu olumsuzluklara rağmen 2023`ü farklı sektörlerdeki ve farklı ülkelerdeki şirketlerimiz, finansal itibarımız sayesinde büyüyerek geçirdik.  Ne kadar büyüdünüz? Cironuz nedir?  Yüzde 120 büyüyerek geçen yıl için hedeflediğimiz 9 milyar TL`lik ciroyu aştık. Bizim için en önemli gelişmeyse 2023 yılındaki ciromuzun yüzde 30`unun ihracat kaynaklı olmasıydı. Özellikle tünel kalıp üretimi yaptığımız şirketimiz Mesa İmalat, önemli bir büyüme ve ihracata imza attı. İhracatınız ne oldu? Mesa İmalat, bizim ilk sanayi imalat şirketimiz. Bu şirketimizin geçen yıl ihracatı 11,5 milyon dolara yükseldi. 22 ülkeye ihracat yaptık. Yurt dışı iş hacmimizse 600 milyon dolar oldu.  En hızlı hangi işleriniz büyüyor?  Bizi ayrıştıran unsurların başında imalattaki gücümüz geliyor. Mesa İmalat`ın fabrikası geçen yıl üretim rekoru kırarak tünel kalıpta üretim miktarını 3 katına çıkardı ve bugün Avrupa`nın en büyük çelik kalıp üretim tesislerinden biri haline geldi. Yılda 200 bin metrekare çelik kalıp, 300 bin metrekare ahşap yüzeyli kalıp ve 1 milyon metreküp iskele ve döşeme kalıbı sistemi üretiyor. Kapasitesi ve geniş ürün yelpazesiyle yurt içi ve yurt dışı pazarlarda önemli bir yer elde etti. Özellikle depremde hayat kurtaran tünel kalıp sistemi üretiminde dünya çapında lider firma pozisyonuna yükseldi.  İmalat şirketinin cirosu ne oldu?  2023 sonunda Mesa İmalat`ın cirosu bir önceki yıla göre yaklaşık 3 kat artarak 1,2 milyar TL`ye ulaştı. Bu yıl da ilk bir ayda bu şirketimizin cirosu 1 milyar TL`nin üzerinde. Yeni girdiğiniz sektörler oldu mu? Tarımın ülke ekonomisindeki değerini ve geleceğini öngörerek 2022`de tamamen tarıma odaklı faaliyet gösteren Mesa Farmtech`i kurduk. Hedefimiz beslenme takviyesinde kullanılan tıbbi aromatik gıdaları üretmek. Bu amaçla Yozgat Bozok Üniversitesi`yle imzaladığımız protokol kapsamında tıbbi kenevir araştırmalarına başladık. Bu çalışmalarımız şimdi daha da kıymetli hale geldi. Bugün Türkiye`de üretimine izin verilen tıbbi kenevirin yerli tohumla üretim hakları sadece bizde bulunuyor. Bir sonraki adımımız tıbbi kenevirin üreticilere ve ilaç sanayine tedarikinin sağlanması olacak. Tıbbi kenevirdeki tecrübemizi diğer tıbbi aromatik bitkilerle ilgili çalışmalarımıza aktarıyoruz. Son olarak yüksek antioksidan özelliği olan aronya bitkisinin denemelerini Şehitali Çiftliği`nde tamamladık. Ankara`daki arazilerimizde aronya dikimine başlayacağız. Bu yıl tarımda üniversitelerle yaptığımız iş birliklerinin meyvelerini toplamaya başlayacağımız bir sene olacak. Hatta tohum ıslahı projelerimiz hedeflediğimiz gibi tamamlanırsa medikal alanında köklü firmalarla iş birliği yapmayı hedefliyoruz.  Tarım dışında yeni bir sektöre daha girme planınız var mı?  Lastik üretmek üzere Mesa Las şirketini kurduk. İlk lastik fabrikamız Afyon Emirdağ`da olacak. 90 bin metrekarelik fabrikada traktör lastikleri üreteceğiz. Ayrıca bu yıl termal enerjiyle üretim yapacak sera yatırımlarımız olacak. Bunun için Afyon Sandıklı ve Kırşehir Çiçekdağı` nda inşaat çalışmalarını başlatmayı planlıyoruz.  Lastik üretimi için ne kadar yatırım yapacaksınız? Neden bu alanı seçtiniz?  Yaptığımız fizibilite çalışmaları bu alanda açık olduğunu gösteriyor. Toplamda 300 milyon dolarlık bir yatırımla bu süreci başlattık. Holdingin toplam cirosunda konut dışındaki işlerin payı ne oldu? Geldiğimiz noktada inşaat hala holding cirosunun yüzde 80`ini oluşturuyor. Bunun içinde yurt içi inşaatın payı yüzde 70, yurt dışınınkiyse yüzde 10 seviyesinde. Mesa İmalat`ın cirodaki payı yüzde 10, Alabanda`nın yüzde 6, diğer şirketlerimizin payıysa yüzde 4 seviyesinde. Hedefimiz holdingin cirosunda inşaatın payını azaltıp diğer sektörlerin payını artırmak. Bunun için de başta sanayi olmak üzere inşaat dışındaki yatırımlarımızı büyütmeyi hedefliyoruz.  Geçen yıl ne kadar yatırım yaptınız?  Mevcut sanayi şirketlerimizin kapasitelerini artırmak için yaklaşık 30 milyon dolarlık yatırım yaptık. Yeni sektör yatırımları ve şirketlerimiz içinse 40 milyon dolar yatırım yaptık. Yatırımlarımızın toplamı 70 milyon doları buldu. En önemlisi de geçen yıl 5 yıldır üzerinde çalıştığımız çok büyük bir kentsel dönüşüm projesi olan İstanbul Karanfilköy`deki Kent Etiler Projesi`ni hayata geçirdik. Karanfilköy`de büyük bir mahalle kuruyoruz. Bu yıl başka yeni projeler olacak mı? Yeşilyaka Su, Tema İstanbul 2, MESA Panorama, Mesa Urla Kekliktepe, MESA Bodrum Demirbükü ve Park Mozaik Su projelerimizin satışları devam ediyor. Bu yıl Yeşilyaka Bahçe, Kemerburgaz Projesi, Ömerli ve Resneli projelerini hayata geçireceğiz. Kent Etiler projemizin lansmanını yapacağız. Ayrıca bu yıl faaliyet gösterdiğimiz ülkelerin yanı sıra Azerbaycan, Arnavutluk ve Sırbistan gibi yeni pazarlar da dahil olmak üzere en az 5 yeni proje geliştirerek mevcut ciromuzu 2 katına çıkarmayı planlıyoruz. Özellikle yurt dışı tarafında Rusya, Irak ve Özbekistan`daki projelerimizi zamanında teslim etmek ve yurt içindeki güçlü Mesa markası algısını yurt dışında da sağlamak en büyük hedefimiz.  Bu yıl için büyüme, ciro ve kârlılık hedefiniz nedir?  Bizim için en önemlisi her yıl enflasyonun üzerinde büyüyebilmek. Dolayısıyla bu yıl da yüzde 50`nin üzerinde büyümeyi hedefliyoruz. Kârlılıkta da aynı şekilde hedefimiz yüzde 30 bandını yakalamak. Ciromuzsa 15 milyar TL seviyesinde olur. Halka arz planımız var, bununla ilgili çalışmalarımıza devam ediyoruz.  Yeni dönemde exit planınız var mı? Portföyünüze nasıl yön vermek istiyorsunuz?  Herhangi bir exit planımız yok. Portföy çeşitliliği konusu ise zaten uzun zamandır hem planlarımız hem uygulamalarımızda olan bir konu. İnşaatın dışında sanayide de büyümek istiyoruz. Faaliyet gösterdiğimiz sektörlerle bağlantılı yeni alanlara girerek portföyümüzü çeşitlendirmek önceliklerimiz arasında. Bu bağlamda inşaat teknolojilerine yönelik yapay zeka, robotik ve ileri teknoloji şirketleri radarımızda yer alıyor.  Önümüzdeki 5 yılda holdingin büyümesinde en önemli adımlar neler olacak?  Oluşturduğumuz sektör çeşitliliğini korumak ve sağlamlaştırmak en önemli önceliğimiz. İhracat odaklı bir yapıya konsantre olmayı amaçlıyoruz. Yurt dışı işlerimizi büyütmek, istihdamı kesmeden verimliliği en üst seviyeye çekmek en önemli önceliklerimiz arasında bulunuyor. “DAHA PROFESYONEL BİR YAPIYA BÜRÜNDÜK”KURUMSALLAŞMA 55`inci yılımıza girerken holdingleşme sürecimizi tamamladık. Dolayısıyla bir aile şirketi olmanın ötesinde tek çatı altında birçok alanda faaliyet gösteren, köklü geçmişimizin gücüne dayanan daha profesyonel bir yapıya büründük.YENİDEN YAPILANMA Her daim kendimizi güncellemeye ve ilerlemeye olan taahhüdümüzle organizasyon şemamızdan işleyişimize kadar gereken tüm adımları attık. 2022`den bu yana tek çatı altında yönetim kurulu ve net bölümlerle yol almaya başladık.ORGANİZASYON Yurt içi ve yurt dışı inşaat grup başkanlıklarımızın yanında sanayi ve hizmet alanlarındaki faaliyetlerimizi de bir bölüm altında topladık.GÖREV PAYLAŞIMI Babam Erhan Boysanoğlu, Mesa Holding yönetim kurulu başkanı olarak görevine devam ediyor. Kardeşim Yiğit Boysanoğlu ise Mesa Holding ve Mesa Mesken Yönetim Kurulu Başkan Vekili olarak holding bünyesindeki görevini sürdürüyor.“TEKNOLOJİ SAYESİNDE VERİMLİLİĞİ YÜZDE 40 ARTIRDIK”TEKNOLOJİ VE TASARIM Teknoloji alanında yaptığımız yatırımlarla son 1 yılda verimliliğimizi yüzde 40 artırmayı başardık. Aynı zamanda tasarıma verdiğimiz önem, bizi bugünlere taşıyan en önemli kriterlerden biri oldu. Entegre tasarım en çok önem verdiğimiz konu. Sektörde tartışmasız en önemli farkımız olan “Mesa kalitesi” hedefini tutturabilmek için ekibin entegre olarak çalışmasını sağlayabilmek gerekiyor.SANATA DESTEK Sanata ve sanatçıya verdiğimiz değeri projelerimizde gerçekleştirdiğimiz farklı iş birlikleriyle vurguluyoruz. Önümüzdeki yıl yine gençlere alan açmak ve sanatı desteklemek için yatırımlara devam edeceğiz.İNOVASYON Faaliyet gösterdiğimiz her sektörde Ar-Ge departmanımız var. İnovasyona çok önem veriyoruz. Geliştirdiğimiz ve inşaatlarda kullandığımız tünel kalıp sistemiyle dünyanın en iyilerinden biri olduk. İnovasyondaki gücümüz bizi rekabette daha çok öne çıkaracak ve kaldıraç görevi görecek.ÇEŞİTLİLİK Holding bünyesindeki şirketlerimiz birbirini besleyen organik bir yapıyla bağlı. İnşaat gruplarımızın sanayi ve hizmet grubuyla entegrasyonu bu çeşitliliğin en açık göstergesi. Yakın gelecekte başka faaliyet konuları da ekosistemimize katılacak.“KONUTA TALEP BİTMEZ” DURGUNLUK Gayrimenkul sektörü önce pandemiyle bir sıkıntı çekti. O dönemde kısıtlamalar inşaatları yavaşlattı. Bugün de ipotekli konut satışlarındaki azalma konut kredi faizlerinde ve konut fiyatlarındaki artışın etkisiyle meydana gelmiş gibi görünüyor. Ancak Türkiye`de konuta olan talep hiçbir zaman bitmez. Önümüzdeki yıldan itibaren piyasanın tekrar canlanacağını ve konut fiyatlarının yukarı yönlü gideceğini düşünüyorum. RİSKİ DAĞITTI 10 yıl önce strateji değiştirip şehir merkezlerine yöneldik. Şehir merkezlerindeki daha butik ölçekli projelere yönelerek riski dağıttık ve krizden etkilenmedik. Bu strateji bizi rekabette öne çıkardı. KALİTE ARTACAK Türkiye hem fiyat hem yapı kalitesi açısından konut anlamında dünyada tercih edilen ülkeler arasındaki yerini korumaya devam ediyor. Özellikle teknolojik açıdan Avrupa ülkelerinden hiçbir farkımız yok. Şu ana kadarki tecrübelerimizin ve işçiliğimizin çok iyi olması bize gerçekten onlardan daha kaliteli iş yapma imkanını sağlıyor. Sektörümüzde gittikçe yukarıya doğru ivmelenen bir kalite var. Bu da devam edecek.

Capital İş Dünyası
.
1 ay önce

Ezber bozan gelişmeler

Özlem Aydın Ayvacı[email protected] 3 yılda makro ekonomideki öngörülemeyen gelişmeler, yeni dönemin ne getireceği konusundaki tahminleri zorlaştırdı. Yine de dünyanın dört bir yanında global ve bölgesel sorumluluklar taşıyan “Global 50 Türk Lider”in 2024`te “ezberleri bozacak” gelişmelere dair önemli tespitleri var. Çoğu, volatil zamanların dönüştürücü etkisine inanıyor. Yapay zekayla teknolojik yeniliklerin ultra hızla hayatımıza gireceğini vurguluyorlar. Yaşlanan global nüfus, Çin ve Japonya`da nüfus artış hızının durması, döngüsel ekonomi gibi gelişmelerin tüketicilerin önceliklerini değiştirmesini bekliyorlar. Radarlarında ise kaostan doğacak yeni fırsatlar var.Çin ve Japonya`da artık aileler neredeyse hiç çocuk sahibi olmak istemiyor. İnsanların gelir seviyesi her geçen gün artıyor. 20 yıl önce Çin`deki tüketicilerin en büyük hayali çocuklarının mühendis olmasıydı. Şimdi duyduğum hayaller, `Seyahat edip kendime bakmak istiyorum` şeklinde. Değişen değer yargıları, hayat öncelikleri, dijital dünyalarda yaşayan tüketiciler yeni dönemde dünyadaki kişisel bakım trendlerini yönetecek.” Bu analiz, Reckitt Veet Global Başkanı Çiğdem Kurtuluş`a ait. Huzur Devletşah da Lilly Çin Başkanı olarak 20 trilyon dolara yakın GSYİH`ye sahip Çin`le ve dünyadaki demografik değişimle ilgili önemli tespitler yapıyor. Devletşah, dünyada genel olarak nüfusun yaşlanmasının ekonomileri zorlayacağını söylüyor. Yaşlı yetişkin sayısının ve yüzdesinin önemli ölçüde artmasıyla oluşan demografik değişimin, kronik rahatsızlıklar için sağlanan sağlık hizmetleri açısından zorluklar yarattığına dikkat çekiyor. Devletşah, “Yenilikçi tedavi seçeneklerinin Çin pazarına sunulmasını hızlandırarak hastaların artan ve geçmişte karşılanamayan sağlık ihtiyaçlarını karşılamak büyük önem taşıyor. Yapay zeka, ilaç sektöründe bir odak noktası olarak ortaya çıkıyor. Çin`de yapay zeka, üretim verimliliğini artırmak ve tedarik zinciri verimliliğini optimize etmek için halihazırda yaygın olarak kullanılıyor. 2024`te odak noktamız, özellikle araştırma ve geliştirme alanında yapay zekayı hızlandırmak” diyor. Son derece kaotik yıllardan geçtiğimiz bu günlerde “Global 50 Türk Lider” araştırmasını hazırlarken liderlere yönettikleri bölgelerdeki ezber bozan gelişmeleri sorduk. ÜRETKEN YAPAY ZEKA ETKİSİ Global Türk liderler, bölgelerini ve şirketlerini etkileyecek en önemli gelişme olarak yapay zekayı görüyor. Egon Zehnder Kıdemli Ortağı Tankut Şensürücü, şöyle anlatıyor: “Teknoloji ve yapay zekanın ana gündem konusu olduğu bugünlerde liderlik ve gelişimi konusu daha da önem kazanıyor. Bir liderin yarattığı farkı, Rolls-Royce şirketinde Tufan Erginbilgiç`in liderliğinde sadece son bir yılda yaratılan 20 milyar dolarlık değer artışından açıkça görebiliriz. Rolls-Royce`un değeri, tarihinde ilk defa bu kadar kısa sürede 3 katın üzerinde arttı” diyor. Londra Borsası`ndaki en büyük 10 şirketten biri olan RELX`in en büyük bölümü Elsevier`in global CEO`su olan Kumsal Bayazıt, “2024`te bizim pazarımızı en çok etkileyen, üretken yapay zeka ve büyük dil modelleri (LLM) olacak. Pazara Clinical Key AI ve Scopus AI adlı iki yeni ürün sürdük. Bu ürünler sağlıkta akademik sistemler geliştirmek için büyük potansiyele sahip” diye anlatıyor. Citi Ortadoğu ve Afrika Bölgesi Başkanı Ebru Pakcan, finansman seçeneklerindeki sınırlamalar göz önüne alındığında, şirketlerin önümüzdeki dönemde verimliliklerini daha da artırmaya odaklanması gerekeceğini söylüyor. Böyle bir dönemde şirketlerin üretkenliği artırmak için dijitalleşmeden özellikle de yapay zekadan yararlanmasını beklediğini ifade ediyor.YENİ PAZARLAR YÜKSELECEK Unilever Kişisel Bakım Kategorisi Arap Yarımadası Bölge Lideri Leyal Eskin Yılmaz da veri analitiği ve yapay zeka kullanarak müşteri davranışlarını anlamanın ve buna göre kişiselleştirilmiş deneyimler sunmanın önemine inanıyor. Yılmaz, “Önümüzdeki yıllarda yapay zekayı daha sık konuşacağız” diyor. Solenis Gelişmekte Olan Pazarlar ve Global TASKI Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Somer Gündoğdu, yapay zekanın neleri değiştireceğine vurgu yapıyor ve “Yapay zeka tekrarlanabilir basit işleri ortadan kaldıracak. Orta Doğu ve Afrika`da talep, savaşlar ve dış ticaret açıkları nedeniyle çok hızlı büyümeyecek, fakat Hindistan ve Güney Doğu Asya`nın dünyanın en hızlı büyüyen piyasaları haline geleceğini öngörüyorum” diyor. Pfizer Latin Amerika Bölge Başkanı Nevzat Sinan Atlığ da Latin Amerika`da dijital pazarlamaya geçiş hızının Avrupa`nın çok daha ilerisinde olduğuna dikkat çekiyor. 125 TRİLYON DOLARLIK DÖNÜŞÜMİklim değişikliği ve dolayısıyla yeşil dönüşüm tüm dünyada şirketlerin gündemindeki en önemli konu. Citi Ortadoğu ve Afrika Bölgesi Başkanı Ebru Pakcan, iklim değişikliğinin uzun vadede önemli bir oyun değiştirici olacağını söylüyor ve “Küresel ekonominin 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşması için en az 125 trilyon dolarlık sermaye yatırımına ihtiyaç var. Bu nedenle yeşil finansmana ve müşterilerimizin yeşil dönüşümüne destek vermek son yıllarda Citi de dahil olmak üzere finans kurumlarının odak alanlarından biri oldu ve olmaya da devam edecek” diyor. ING Grubu Global İcra Kurulu Üyesi, ING Belçika Yönetim Kurulu Başkanı ve ING Grubu Global Perakende Bankacılık Başkanı Pınar Abay da düşük karbon ekonomisine geçişte müşterilerini desteklemeyi hedeflediklerini belirtiyor. KREDİLER YEŞİLE KAYIYORBu kapsamda tüm sektörler yeşile yatırım yapacak müşterilerini desteklemek için yeni ürün ve hizmet geliştirmeye odaklanmış durumda. Pınar Abay, kendileri fosil finansman portföylerini azaltmaya çalışırken aynı zamanda bireysel müşterilerine de konutlarında çevresel ayak izini azaltmaları için destek olduklarını söylüyor ve ekliyor: “Teminatlı ve teminatsız krediler yoluyla sürdürülebilir konutların finansmanına odaklanıyoruz. 2025 yılına kadar tüm pazarlarda sürdürülebilir kredi ürünleri sunmayı hedefliyoruz” diyor. Shell Global Mobilite Ürünleri Genel Müdürü Pınar Mavituna da “Müşterilerimizin emisyonlarını azaltmasına yardımcı olan iş modelleri yaratmak ve yatırımlarımızı yenilenebilir enerji alanında artırmaya devam ediyoruz” diyor. YENİ JENERASYON ÜRÜNLER Stanton Chase Global Başkan Yardımcısı Çağrı Alkaya, Türk liderlerin deneyim çeşitliliği anlamında iyi bir konumda olduklarını söylüyor ve “Çok fazla ve çeşitli vaka gördükleri için esneklik ve adaptasyon konusunda oldukça başarılılar. Farklı kültürlerle çalışabilme ve bunu şirket kültürüyle harmanlayabilmede çok becerikliler” diyor. JTI Doğu Avrupa, Kafkasya, Orta Asya ve Küresel Parakende Pazarı Başkanı Bilgehan Anlaş da bu liderlerden biri. Anlaş, 25 ülkeyi aşan bölgesinde dikkatini çeken gelişmeleri ve trendleri şöyle anlatıyor: “Tüketici trendlerinde ürünler konvansiyonel tütün ürünlerinden riski azaltılmış, elektronik ısıtma prensibiyle çalışan yani yeni jenerasyon ürünlere doğru gelişim gösterecek. 3 yıllık planımızda bu ürünlerin pazar büyüklüğünün yüzde 15`lere ulaşacağını öngörüyoruz.” BAT Batı Avrupa Bölgeler Başkanı ve Birleşik Krallık ve İrlanda Genel Müdürü Aslı Ertonguç, Batı Avrupa`da 9 milyar sterlin brüt ciroyu yönetiyor. Birçok endüstride yaşandığını gözlemlediği en büyük dönüşümlerden birinin tüketici odaklılık olduğunu söyleyen Ertonguç, “Batı Avrupa`daki pazarlarda BAT için 2024`ü sigara içenlere devamlı olarak riski azaltılmış nikotin ürünleri sunduğumuz temel bir yıl olarak görüyorum. Faaliyet gösterdiğimiz pazarlarda bu en büyük ve en önemli ezber bozan gelişme. Biz de proaktif olarak bu ürünleri sunmaya devam edeceğiz” diyor. FİYAT-KALİTE-DEĞER DENGESİ Tüm dünyada yaşanan enflasyonist ortamın 2024`te talebi daha fazla etkilemesi bekleniyor. Bu durum da sektör bağımsız şirketlerin fiyat-değer dengesini korumaya, daha kaliteli ürünler üretmeye odaklanmasına neden oluyor. Versuni Ev Aletleri Global Pazarlar Başkanı Özlem Fidancı da tüketici trendleri ve ekonomik standartlar sürekli değişirken en iyi ve kaliteli küçük ev aletleri ürünlerini sunmaya odaklandıklarını söylüyor ve “Kullanıcıların beklenti ve ihtiyaçlarını dinliyor, bugünden öte geleceğin teknolojilerine odaklanıyoruz” diyor. Metro AG Makro Orta Avrupa Başkan Yardımcısı Atila Yenişen, bölgesinde ev dışı tüketimde farklı eğilimler gözlemlediğini söylüyor. Yenişen, “Tüketim genelde düşüyor, enflasyon ve maaş artışları paralel olmadığı için alım gücü düşüyor. Tüketici, fiyat-değer dengesi arıyor, uygun fiyatlı ama daha özel ürün ve servisleri olan kafe ve bistroları tercih ediyor. Alkol kullanımı da kırsal alanlarda eve kayıyor” diyor. SALGIN ETKİSİ SÜRÜYORCOVID-19, tüm dünyayı derinden etkileyen en travmatik olaydı. Etkileri her alanda hala sürüyor. Pfizer Global Covid-19 mRNA Aşı Lideri ve Başkan Yardımcısı Aylin Tüzel, Amerika, Latin Amerika, Kanada, Avrupa, İngiltere, Japonya, Kore ve Avustralya`da 7 milyar dolarlık cirodan sorumlu. COVID-19 epidemiyolojisinin halen değişkenlik gösterdiğini anlatan Tüzel, “Gelişmiş pazarlarda hala influenza aşısıyla birlikte COVID-19 aşısı özellikle 65 yaş üstü gruba ve riskli hastalara yılda 1 kez yapılıyor. Son zamanlarda solunum yolları hastalıklarının görülme sıklığı ve hastaneye yatışlardaki artışlar aşılama politikalarının önemine yeniden dikkat çekiyor. Özellikle solunum yolları virüsleri RSV, influenza ve COVID-19 şu anda gelişmiş pazarlardaki sağlık politikalarının öncellikli ajandasında yer alıyor” diyor. HÜKÜMETLERİN ROLÜ ARTACAK AstraZeneca Orta Doğu, Afrika ve Türkiye Bölgesinden Sorumlu Başkan Dr. Pelin Eriştiren İncesu da “COVID-19`un kalıcı etkileri ve iklimin sağlık üzerindeki artan etkileriyle dünyanın dört bir yanındaki sağlık sistemlerinin yetersiz kaynaklara sahip olduğunu ve aşırı yük altında olduğunu gördük. Ayrıca bölgedeki belirsizlikler, iklim değişikliği ve artan hastalıklarla birlikte sağlık hizmetlerine artan talep, yenilikçi ilaçların pazara girmesini ve yeni teknolojilerin halk sağlığı alanında kullanılmasını gerektiriyor. Bu konuların 2024 yılında ele alınması gereken öncelikler olmaya devam etmesini öngörüyoruz” diyor. Pfizer Gelişen Pazarlar Temel Sağlık Ticari Başkan Yardımcısı Cem Açık ise ilaç ve aşı talebinin yönlendirilmesinde hükümetlerin rolünün artacağını, kurumsal ilişkiler ve erişim politikalarının uzun vadeli ve daha stratejik düzleme oturacağını öngörüyor.“KUSURSUZ VE BASİT PERFORMANS KRİTERLERİ ÖNE ÇIKACAK”TÖRE BİROL HENKEL TÜKETİCİ MARKALARI GLOBAL SATIŞ KID. BŞK. YRD. VE GLOBAL YÜRÜTME KURULU ÜYESİDOĞRU FİYATLAMA 2024, yüksek enflasyon ve alım gücündeki daralmalar nedeniyle zorlu bir yıl olacak. Küresel ölçekte jeopolitik gelişmelerle beraber son derece belirsiz bir döneme giriyoruz. Böyle dönemlerde kusursuz ve basit performans kriterleri daha da önemli hale gelecek. Örneğin sorunsuz bir tedarik zinciri ya da tüketicinin en çok talep ettiği ürünlerin bulunabilirliği gibi... Ajandaların üst sıralarında, enflasyon nedeniyle tüketicinin alım gücüne uygun ürünlerin ve doğru fiyatlamanın önerilmesi olacak. Perakendeciler, bu zincirin önemli bir halkası olmaya devam edecek.BEKLENTİLER YUKARIDA Dijitalleşmeyse özellikle üretken yapay zeka kullanımının yaygınlaşmasıyla verimlilik anlamında çözümler getirmeye ve yaygınlaşmaya devam edecek. Sürdürülebilirlik de yine ajandaların ilk sırasında yer alan unsurlardan. Tüketici beklentileri global olarak son derece yukarıda ve bu durum tüm sektörlerin önüne sınırlı zamanda tamamlanması gereken önemli hedefler koyuyor. Bu hedefleri hızlı, başarılı ve hatasız tamamlayanların öne geçeceği bir yıl bekliyorum.“KÜRESEL BÜYÜME YÜZDE 3 OLUR”ONUR GENÇ BBVA CEO`SUŞu anda küresel ekonomiyi tehdit eden birçok risk söz konusu. Ukrayna ve Gazze`deki durum çok üzücü. Jeopolitik gerilimlere ek olarak ekonomi cephesinde de uluslararası arenada kilit bazı aktörlere ilişkin seçimlerle birlikte enflasyon ve faiz oranlarının gelişimini de yakından takip ediyoruz. Belirsizliğin yüksek olduğu bir dönem yaşasak da bölgesel performanslar farklılık gösterse de küresel GSYH`nin 2023`te olduğu gibi 2024`te de yüzde 3 oranında büyüyeceğini tahmin ediyoruz.FIRSATLAR 2024`ün de bankamız için yine çok başarılı bir yıl olacağına inanıyorum. Son yıllara kıyasla daha yavaş olsa da faaliyetlerde büyüme devam edecek. Örneğin Meksika`da güçlü tüketici davranışlarından, ABD ve Kanada ile ticaret faaliyetlerinden ve bankacılık hizmetlerine erişimi genişletme potansiyelinden faydalanmayı bekliyoruz. Genç ve girişimci toplumu, Avrupa ve Asya ile olan ticari bağlantıları ve düşük bankacılık penetrasyonuyla birlikte, finansal kuruluşlara yönelik muazzam fırsatlar konusunda uzun vadeli bir potansiyel sunan Türkiye`de de beklentimiz 2023`e göre daha pozitif.YATIRIM Ayrıca yapay zeka da dahil olmak üzere tüm yeni teknolojilerle birlikte karbondan arındırma ve inovasyon gibi öne çıkan trendlerde de uzun vadede ciddi fırsatlar görüyoruz. Bankalar bu alanlarda hem kendileri yatırım yapacak hem aynı alanlara yatırım yapacak müşterilerini finanse etmeye devam edecek.“YAPAY ZEKAYLA YENİLİK HIZI 10`DAN 1 YILA İNECEK”GÜLEN BENGİ MARS SNACKING GLOBAL CGO VE CMOBAŞKANA RAPORLUYOR Mars Snacking Global Başkanı`na raporluyorum. Amerika`da yaşıyorum. 1,5 yıldır bu roldeyim. Yapay zeka gitgide günlük hayatın içine girecek. Bu gelişmeler insanların daha sağlıklı, hayatın içinde ve birbirleriyle iletişim içinde olmasını sağlayacak. İnsanların beklentileri artacak, özellikle sayısız alanda kişiye özel ürün ve iletişim beklentisi doğacak. Markalar tüketici ve takipçileriyle anlamlı, kişisel ve kesintisiz iletişim kuracak, gerçek ve sanal ortamlarda özgün ve tutarlı deneyim sunacak. TÜKETİCİ VERİSİ DÖNEMİ Tüketicilerine değer katan hizmetler sağlayarak verilerini talep edecek olan markalar, bu sayede ürün ve servis gelişimini takipçileriyle birlikte yaparak büyüyecek ve değer kazanacak. Bu açıdan iş dünyası için çok zorlu ve bir o kadar da heyecan verici bir dönem. Yapay zekanın hızla gelişimiyle teknolojik sıçramaların ölçüsü, kapsamı ve normal hayatımıza girme hızı bugüne kadar yaşanmamış boyutlarda olacak. “HIZA AYAK UYDURAN AVANTAJLI” Geçtiğimiz dönemlerde teknolojik yenilikler yaygın kullanıma yaklaşık 10 yıl gibi bir sürede geçebiliyordu, yapay zeka sayesinde bu süreç artık 1 yıla inecek. Bu hıza ve tempoya ayak uydurabilen, esnek, sürekli öğrenen ve yeniliklere açık organizasyonlar yetenek yarışını kazanacak ve çok daha avantajlı olacak.

Capital İş Dünyası
.
1 ay önce

Yatırımların meyvelerini toplayacağız

Nilüfer Gözütok Ü[email protected] nedeniyle Sanko Holding, 2023 yılında hedeflerinin gerisinde kaldı. Kârlılıkların yüzde 15 düştüğü yılda en çok tekstil sektöründe zorlandıklarını belirten Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı ADIL SANI KONUKOĞLU, 2024`te yüzde 5 büyümeyi hedeflediklerini söylüyor. Avrupa`daki daralmayı hissettiklerini açıklayan Konukoğlu, “Bu yıl büyümeyi bir miktar ambalaj sektörü getirir. Enerjide de yatırımlar devam ediyor, o yatırımların büyümeye katkısı olacak. Çimentoda beton tarafında büyüyoruz. Tekstilde çok fazla bir büyüme beklemiyoruz” diyor.Sanko Holding geçtiğimiz yıl şubat ayında yaşadığımız depremden en çok etkilenen büyük grupların başında geliyor. Yıla 2 milyar dolar ciro ve 500 milyon dolar ihracat hedefiyle giren grup, deprem nedeniyle hedeflerine ulaşamadı. “Depremden o kadar etkilendik ki günlerce iş yerinde hiç kimse bir şey yapmak istemedi” diyen Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Adil Sani Konukoğlu, hedefleri de yakalayamadıklarını söylüyor. “2023 hayal ettiğimizin altında bir yıl oldu. Rakamlar tam netleşmese de tahminlerime göre ciromuz 1 milyar 750 milyon dolar ila 1 milyar 800 milyon dolar arasında, ihracatımız 350 milyon dolar civarında çıkacak” diyor. Yıl boyunca 14 bin civarındaki çalışanı koruduklarını dile getiren Konukoğlu, bu süreçte kârlılıklarının da yüzde 15 düştüğünü açıklıyor. Kayıplarla dolu bir yılın ardından Sanko Holding, 2024`te yüzde 5 büyüme hedefliyor. Dünyada ve Türkiye`de büyüme hızının düşeceği bu yıl Konukoğlu, ilk altı ayın ekonomik anlamda biraz serin olacağını, ikinci yarıda ısınmanın başlayacağını düşünüyor. Yıl boyunca 300 milyon dolarlık yatırım planları olduğunu belirten iş insanı, bu yatırımların da ağırlıklı sürdürülebilirlik odaklı olacağını dile getiriyor. Genel olarak yılı da “Bu yıl Sanko Holding için biraz yatırımların meyvelerini toplamaya başladığımız bir yıl olacak” sözleriyle tanımlıyor. Bu yıl 120`nci yılını kutlayacak olan Sanko Holding`in yönetim kurulu başkan Adil Sani Konukoğlu ile grubun 2023 yılı performansını ve 2024 yılı hedeflerini konuştuk:  Gaziantep, geçtiğimiz yıl şubat ayında yaşadığımız deprem felaketinden en çok etkilenen illerimizden biri oldu. Siz neredeyse tüm üretimi Gaziantep`te olan bir grup olarak 2023`ü nasıl geçirdiniz?  2023`ün bu kadar sıkıntılı olacağı hiçbirimizin aklına gelmezdi. Şahsen ben 2023`ten umutluydum ancak gözümüzü açtık, depremle karşılaştık. O kadar etkilendik ki günlerce iş yerinde hiç kimse bir şey yapmak istemedi. Biri geliyor masaya vuruyor, insanlar panikle kendini dışarıya atıyordu. Böyle zor bir dönemi geride bıraktık. Yıla başlarken hedefiniz neydi? Yıla 400 milyon dolarlık yatırım hedefiyle girmiştik. İhracatta 500 milyon dolar, ciroda 2 milyar dolar hedefimiz vardı. Maalesef hedeflerimizi yakalayamadık. 2023 hayal ettiğimizin altında bir yıl oldu. Rakamlar tam netleşmese de tahminlerime göre ciromuz 1 milyar 750 milyon dolar ile 1 milyar 800 milyon dolar arasında, ihracatımız 350 milyon dolar civarında çıkacak. Toplam 300-325 milyon dolarlık bir yatırım yaptık. Hem iyileştirme hem yeni çağın gerektirdiği sürdürülebilirlik ve dijitalleşmeyle ilgili yatırımlarımız devam etti. 1-2 şirketimizde üretimi artırma yönünde yatırımlar yaptık. Hedeflerin şaşmasının ana nedeni deprem mi oldu? Evet, özellikle deprem bölgesinde olan şirketlerimiz çok etkilendi. Müşteri kaybına uğradık. Müşterilerimiz ürün temin etmekte sorun yaşayacaklarından endişe etti. Mart ve nisan ayında alacağımız siparişler otomatikman elimizden gitti. Ama sonra toparlandık. Depremin etkisi kalktı.  Küresel enflasyon ve Avrupa pazarlarındaki yavaşlamanın etkisini nasıl hissettiniz?  Depremden sonra bizi en çok etkileyen bir diğer nokta dünyadaki enflasyon oldu. Her ülke daha önce alıştığı enflasyonun en az 5-10 katı bir enflasyonla karşılaştı. Tüketim kısıldı. Gıda dışındaki pek çok sektör bu durumdan etkilendi. Bizim faaliyet gösterdiğimiz sektörler de başta tekstil olmak üzere dünyadaki bu enflasyonun etkilerini hissetti.  Geçtiğimiz yıl en çok hangi sektörlerde beklentinizin altında büyüdünüz? Genel olarak yurt içinde mi yurt dışında mı daha fazla zorlandınız?  Bizi en çok zorlayan sektör tekstil oldu. Tekstil de hem yurt içinde hem yurt dışında zorladı. Türkiye`de üretilen tekstilin yüzde 70`i yurt dışına gidiyor. Bunun da yüzde 60`ı Avrupa`ya ihraç ediliyor. Gerek konfeksiyonda gerek dokumada gerekse iplik bölümlerinde olmak üzere tekstilde yavaşlama var. Ancak biz birden fazla sektörde faaliyet gösterdiğimiz için bizde büyük sorun yok. Sadece istediğimiz hedeflere ulaşamamak bir moral bozukluğu yaratıyor.  2023 çalışan sayısı ve kârlılık açısından nasıl geçti?  14 bin civarındaki çalışanımızı koruduğumuz bir yıl oldu. Kârlılıklarsa düştü. Ona da razı olacağız. Her zaman baklava yenmez. Arada bir börek yemek lazım. Bu dönemler börek yeme zamanı.  Kârlılıklarda ne kadarlık bir düşüş oldu?  Yüzde 15 civarında bir düşüş oldu.  2024`e hangi hedeflerle girdiniz? Bu yıla dair beklentileriniz nedir?  Öncelikle 2024, 120`nci yaşımıza eriştiğimiz yıl olması açısından değerli. Büyük dedemiz Sani Bey`in 1904`te 7 el dokuma tezgahıyla başladığı serüven, çok şükür, 14 bin çalışanı olan büyük bir kurum haline geldi. Bu yıl bizim hedefimiz yüzde 5`lik bir büyüme. Yaklaşık 300 milyon dolarlık bir yatırım hedefimiz var. Çalışan artışı çok olmayacak. Yapacağımız yatırımların bir kısmı sürdürülebilirlikle ilgili olacak. Bu konuya çok önem veriyoruz. Son iki yıldır özellikle tekstilde geri dönüşümlü ürün kullanabilmekle ilgili yatırımlar yapıyoruz. Ayrıca birçok şirketimizde kullanılan hammaddelerin hepsinde geri dönüşüm hammaddesi kullanmak için büyük bir çaba harcıyoruz. Bu alanda inanılmaz Ar-Ge ve ilave makine yatırımlarımız var. Önümüzdeki dönemde patent konusunda yaptığımız çalışmalar da olgunlaştığında bu konuda daha rahat konuşabileceğim.  Orada hedefiniz nedir?  Hedefimiz tekstilde kendi ürettiğimiz her ürünü en az yüzde 35-40 civarında geri dönüşümden elde edebilmek.  Şu anda bu oran nasıl?  Şu anda yüzde 10 civarında. Çimento sektöründe de hedefimiz karbon ayak izimizi azaltmak. Biliyorsunuz çimento çok yüksek karbon üretiyor. Burada Türkiye ortalamasına göre daha iyi bir noktadayız. Türkiye ortalaması 862 kg civarında, biz 800`lere geldik. Bunu daha da aşağı götüreceğiz. Hedefimiz 2030 yılına kadar Avrupa standartlarına gelmek. Bu yıl büyüme nereden gelir? Bu yıl büyümeyi bir miktar ambalaj sektörü getirir. Enerjide de yatırımlar devam ediyor, o yatırımların büyümeye katkısı olacak. Çimentoda beton tarafında büyüyoruz. Tekstilde çok fazla bir büyüme beklemiyoruz. Ama tekstilde de geri dönüşümden elde edilen ürünlerle yani kapasite olarak değil ama üretim farklılaştırmasıyla bir büyüme elde edebiliriz. Burada tekstilin yüzde 5`lik büyümemize yüzde 1`lik bir katkısı olur.  Yatırımların sektörlere dağılımı nasıl olacak?  Son dönemde en çok konuşulan konuların başında Türk tekstil sektörünün Uzak Doğu`ya karşı rekabet avantajını kaybetme riski geliyor. Burada nasıl bir sorun yaşanıyor?  Tekstilde bizim Uzak Doğu ile rekabet etme şansımız yok. Çünkü bunlar emek yoğun sektörler. Şu anda Türkiye`de yeni işe girmiş bir çalışanın aylık maliyeti 1.075 dolar. Dolar 31 TL olursa bu rakam 1.020 dolar civarına gerileyecek. Üretimde karşımızdaki rakip ülkelerde bu rakamlar ne diye baktığımızda şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: Hindistan`da bir çalışanın aylık maliyeti en yüksek 190 dolar, Pakistan`da 130-140 dolar, Bangladeş`te 90 dolar, Vietnam`da 60 dolar. Bunlar Avrupa`ya uzak ülkeler, lojistik maliyetleri de var deyip daha yakındaki Mısır`a baktığımızda da orada bir çalışanın aylık maliyeti 135 ila 175 dolar arasında değişiyor. Üstüne üstlük Mısır`dan çıkan bir konteyner Avrupa`ya 2 bin dolara gidiyorsa bizden çıkan konteyner 3 bin 500 dolara gidiyor. Bunları hesapladığımızda bizim rekabet etmek için farklılık yaratmamız zorunlu. Hiçbir şey yapamıyorsak en azından navlun desteği almalıyız. Dolayısıyla bu konuda konuşan tüm tekstilci arkadaşlarımız yerden göğe kadar haklı. Sektörde yapılan ithalat önemli bir sorun. İhraç için yapılan ithalattan değil, bitmiş ve tamamen iç pazarda satılmak için yapılan ürün ithalatından bahsediyorum. Sonuçta ihracat için yapılan ithalatta bir katma değer yaratılıyor ve katma değer ülkemizde kalıyor. Ama içeride tüketilecek bitmiş bir ürünü Uzak Doğu`dan Türkiye`ye ithal ederseniz, bu yanlış.  Bu sorun ne zamandır yaşanıyor?  Son üç yıldır bu işler hızlı bir şekilde büyüdü. Pandemiden sonra başladı. Pandemide bir ara bütün sektörlerde tedarik zinciri bozulunca fiyatlarda farklılıklar oluşmaya başladı. Bu farklılıklar sırasında ihracata daha fazla mal gidince iç piyasaya ithal ürünler girdi. Ama o dönem bitti. Şu anda Türkiye`de sattığınız bir ürünü neden yurt dışından ithal ediyorsunuz? Bazı arkadaşlarımız “Fiyat farkı var” diyor. Peki o fiyat farkı nedeniyle ürün ucuza mı satılıyor? Hayır. 3 dolara getirilen ürün iç piyasadaki ürüne göre fiyatlanıp 4 dolara satılıyor. Aradaki fark ithalatçıda kalıyor. Tekstilde 1,5 milyon insan çalışıyor. Bu 1,5 milyon insanı üç beş ithalat yapacağız diye sıkıntıya sokmanın anlamı yok. Öneriniz nedir? Bizim en büyük arzumuz bitmiş konfeksiyon ithalatının durdurulması. Türkiye`de üretimi olan herhangi bir ürünün ithal edilmesini doğru bulmuyorum. Mısır`da böyle bir ithalat yok. Olabilmesi için önce kapasitenin yetmemesi lazım. Yetiyorsa fiyatı ne olursa olsun oradan almak zorundasınız, ithal edemezsiniz. Mısır bunu yapabiliyor, Hindistan ve Pakistan yapıyor. Ülke olarak biz neden yapmayalım?  Enerjide nasıl büyüyorsunuz?  Enerji yatırımlarımız hiç durmuyor. Yenilenebilir enerjinin dışında yatırım yapmıyoruz. Bütün yatırımlarımız rüzgar, güneş, hidroelektrik ve jeotermal alanında. Fosil yakıtlardan uzak duruyoruz.  Enerjide ne kadarlık bir kapasiteye ulaştınız? Orada hedefiniz nedir?  Enerji kapasitemiz 1.000 MW`ı geçti. 2030`a kadar 2 bin MW`ı geçmek istiyoruz. Buradaki yatırımlarımız çevreci olduğu için mutluyuz. Dengeli ve iddialı bir portföyümüz olduğunu düşünüyoruz.  Çimentoda nasıl büyüyorsunuz? Orada nasıl bir ajandanız var?  Çimentoda bölge olarak biraz sıkıntılar oldu. Geçtiğimiz yıl depremden dolayı 3 ay çimento tesisini çalıştıramadık. Şu anda çalışıyor, bir sıkıntı yok. Oradaki büyümemiz daha çok müşteri odaklı. Yeni beton santrallerini devreye alarak bazı büyümelerimiz olacak. Onun dışında çimentoda da bir halka arz planımız var. Halka arzdan sonra elde ettiklerimizle farklı şeyler olacak ama onlar şimdilik bizde kalsın.  Halka arz ne zaman olacak?  Bu yıl nisan mayıs gibi halka arzı yapmış olacağız. Ambalajda da Tekirdağ`da yeni bir hat kuruyoruz. O da mayısın sonu gibi devreye girmiş olacak. Önümüzdeki haziran ayında da üretim yavaş yavaş artarak başlayacak.  Ambalajda yeni yatırım iç pazara mı dış pazara mı odaklı olacak?  Yüzde 65 ihracat hedefliyoruz. Tekirdağ`ı seçmemizin nedeni de Avrupa`ya yakınlığı. Biliyorsunuz üretim yatırımlarımızı biz her zaman bölgemiz Gaziantep`te yapıyoruz. Nakliye ve navlunlar çok pahalı olduğu için Avrupa`ya daha yakın bir yerden hizmet verirsek daha iyi olacağını düşünerek bu kez böyle bir tercihte bulunduk.  Siz dönem dönem birleşme ve satın almalarla da büyüyorsunuz. Son dönemde Sanko Menkul`ü sattınız. Aytemiz Elektrik`i satın aldınız. Bu yıl bu konuya bakışınız nasıl olacak?  Bu işler fırsat düştüğünde değerlendirmeyle ilgili. Olabilir diyoruz ama hangi sektörde olacağı konusunda bir şey diyemiyorum. Bazı çalışmalarımız var.  İlginizi çeken yeni sektörler var mı?  Şu anda yok. Ağırlıklı kendi sektörlerimizde bu konularla ilgilenmek istiyoruz.“İLK 6 AY BİRAZ SERİN OLACAK”“DARALMAYI GÖRÜYORUZ” Tüm dünyada enflasyonist ortam satıcıların marjları artırmasına neden oluyor. Çünkü satıcılar ürünü yeniden üretebilmek için daha önce yüzde 10 marjla çalışıyorsa yüzde 20 marj istemeye başlıyor. Bu da bir kısır döngü yaratıyor. Geçtiğimiz yıl küresel olarak yaşadığımız durum buydu. Avrupa`da enflasyon olmasa Türkiye`deki bütün sektörler coşar. Sonuçta ülke olarak ihracatımızın yüzde 50`sini Avrupa`ya yapıyoruz. Ama Avrupa pazarı küçülürse özellikle buraya üretim yapan bütün sektörler daralır. Tekstil de bu sektörlerden biri ve şu anda da bu daralmayı görüyoruz. Tekstil gibi diğer dayanıklı tüketim mallarının cirolarında da düşüşler görebiliriz.“EKONOMİ SOĞUMA NOKTASINDA” Türkiye`de şu anda ekonomi soğuma noktasına gitmiş durumda. Enflasyonu başka türlü düşüremezsiniz. Ekonomiden sorumlu bakanımız bu yılın ilk altı ayının zorlu geçeceğini, ikinci altı ayın daha rahat geçeceğini söylüyor. Bence de ilk altı ay biraz serin olacak, ikinci altı ayda ısınma olacak. Türkiye`deki sanayici arkadaşlarımızdan en büyük arzum asla yılmasınlar. Bu ülke her zaman için belli kırılganlıklardan geçer ama sonunda yine büyürüz. Ben ülke olarak 2030`dan sonrasını çok daha farklı görüyorum. 2030`dan sonra Türkiye her konuda aranan bir ülke olacak. O nedenle istikrarlı yatırımdan vazgeçmesinler diyorum.“YATIRIMIN GERİ DÖNÜŞ SÜRESİ UZAMAYA BAŞLADI”“FİNANSMAN MALİYETİ YÜKSELDİ” Yatırımlarımızın finansmanı konusunda yurt dışındaki banka ve kuruluşlarla görüşüyor, bazı işlemlerimizi onlarla yapıyoruz. Genel olarak finansman maliyetleri yükselmiş durumda. Bu da üretimi ve yatırımı etkileyen bir unsur. Yatırımın geri dönüş süresi eskiden 6 yıl hesaplanırken şimdi bu faiz oranlarıyla 8-10-12 yıllık dönemlere uzamaya başladı. Bu da bazı sektörlerde yatırımları zorlaştırıyor.“İTHALATI ÖNLEYİCİ TEŞVİKLER GEREKİYOR” İthalatı önleyici yatırımlara ilave teşviklerin verilmesi gerekiyor. O zaman geri dönüşü 6-7 yıl olacak şekilde yatırımlar yapılabilir. İthalatı düşürücü önlemler alırsak ihracatımızı da artırırız. İthalatı durdurup burada üretmeye başlarsak sonunda pazar bulur satmaya da başlarız.“EN ÖNEMLİ ÖNCELİĞİMİZ” Bu yıl grup olarak bizim en önemli önceliğimiz müşteri odaklılık olacak. Müşterilerimizin ihtiyaçlarını hızlı bir şekilde giderme konusunda yönetim kurulu olarak daha aktif bir pozisyonda olacağız. Mevcut sektörlerimizdeki satın alma fırsatları da yakın markajımda olacak. Pazara çıkan bir şirket olduğunda o konuyla ilgileneceğiz. Bu yıl Sanko Holding için biraz yatırımların meyvelerini toplamaya başladığımız bir yıl olacak.“TEKSTİLDE EN BÜYÜK ÇIKIŞ YOLU GERİ DÖNÜŞÜMLÜ ÜRÜNLER”“PAMUK KULLANIMI DÜŞÜYOR” Tekstilde bizim için en büyük çıkış yolu sürdürülebilirlikle birlikte geri dönüşümden elde ettiğimiz ürünler. Şu anda kullanılmış bir elbiseyi alıyor, onu elyaf haline dönüştürüyoruz. İplik yapıp dokunmuş kumaşa dönüştürüyoruz. Müşterilerimiz bu ürünü alıp konfeksiyon yaptırıp kullanıyor. Bu şekilde biz aynı pamuğu ikinci sefer kullanıma sunmuş oluyoruz. Avrupa`da tüm mağazalar sattıkları ürünü geri topluyor. Biz de onlardan o ürünleri alıyor, dönüştürüyor ve tekrar onlara kumaş olarak satıyoruz. Bu şekilde pamuk kullanımı doğrudan düşüyor. Pamuk yüksek su tüketen bir tarım ürünü. Pamuk kullanımının azalmasıyla önemli ölçüde su tasarrufu da yapılmış oluyor. “HIZLI HAREKET ETMEMİZ GEREKİYOR” Türkiye`de bu konuda oldukça iyi bir performans ortaya koyduğumuzu düşünüyorum. Zaten bunu yapmazsak özellikle emek yoğun sektörler ileride rekabette saf dışı kalacak. Bunun böyle olmaması için de bizim sürdürülebilirlikle ilgili her konuda gerek Ar-Ge, gerek ürünleri yapabilecek kabiliyetteki tesisler kurmak konusunda hızlı hareket etmemiz gerekiyor. Bugün bizim müşterilerimiz kurduğumuz sistemler sayesinde ürettiğimiz kumaşta hangi tarladan ne kadar pamuk kullandığımızı, ürünümüzdeki geri dönüşümlü kumaş oranını sadece barkodu okutarak görebiliyor. Bunu yaptığınızda da Uzak Doğu`daki bir şirketten iki adım öne çıkmış oluyorsunuz.

Capital İş Dünyası
.
1 ay önce

Kayıp ne kadar?

Nilüfer Gözütok Ü[email protected] yılında da otomotivde yüzde 25, beyaz eşyada yüzde 5-10, tekstilde yüzde 5 daralma bekleniyor. Büyüme hızı düşenlerin yanında büyüme beklemeyen birçok sektör de ya iç pazarda ya ihracatta daralma riskiyle karşı karşıya. Bu tablonun faturası ise ağır. Gelir kaybı yaşayan sektörlerde ödemeler dengesi bozuluyor, kârlılıklar eriyor. Finansal olarak zorlananlar rekabetçilik konusunda da kan kaybediyor.2023 birçok sektör için zorlu geçti. Yurt içinde şubat ayında yaşanan deprem felaketi ve yüksek enflasyon hem üretimi hem tüketimi sekteye uğrattı. Yurt dışında ise ihracat pazarlarının daralması ihracat odaklı sektörlerde keskin bir daralmayı beraberinde getirdi. TÜİK`in Kasım 2023 verilerine göre konut satışları bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14,9 azaldı. Toplam 1 milyon 87 bin 349 adetlik konut satışı gerçekleştiğini açıklayan Ege Yapı Yönetim Kurulu Üyesi Didem Güneş, “Bu da satış hacmi yönünden yaklaşık yüzde 27`lik bir daralma anlamına geliyor” diyor. Sinpaş GYO Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Sefa Çelik, bu düşüşün nedenlerini açıklarken ilk sıraya depremi koyuyor ve şunları söylüyor: “Geçen yılın başında yaşanan deprem felaketi, yılın ilk yarısındaki satışları olumsuz yönde etkiledi. Ayrıca enflasyonist ekonomik göstergeler nedeniyle inşaat maliyetlerindeki artış konut fiyatlarına ve satışlarına yansıdı.” Tekstil ve hazır giyim de geçtiğimiz yıl zorlanan sektörlerin başında yer aldı. Sektörün ana ihracat pazarı AB`de yaşanan daralma, dengeleri değiştirdi. Yeşim Grup CEO`su Şenol Şankaya, Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre sektörde miktar bazında ihracat artsa da kilogram başına değerin Türkiye`de 15 dolara, Uludağ İhracatçı Birlikleri`nde 20 dolara düştüğünü belirtiyor. Şankaya, “Bu olumsuz tablo doğal olarak siparişlerin azalmasına neden oldu. Bu durum üretim ve istihdam rakamlarına da yansıdı. TÜİK verileriyle üretim, hazır giyimde yüzde 16,7 daralırken bu oran tekstilde yüzde 5,9 olarak gerçekleşti. Kapasite kullanım oranlarında her iki sektörde de düşüşler yaşandı. Bunlara paralel olarak her iki sektörde de istihdamda kayıplar gözlemlendi. Tüm bu faktörlerin etkisiyle tekstil yüzde 10, hazır giyim yüzde 9,2 daralmayla 2023`ü tamamladı” diyor. DÜŞÜŞ NEREDE?Meyve suyu sanayisi de geçtiğimiz yılı daralmayla kapattı. Ülkemizde meyve suyu tüketiminin lüks tüketim olarak nitelendirildiğini belirten Ersu Genel Müdürü Melisa Akman, bu sebeple hane halkının yaşadığı finansal kısıtlılıkların bu tüketimi engellediğini dile getiriyor. “2023 yılında yüksek enflasyon ortamında durum tam da bu şekilde gerçekleşti. 2023`te meyve suyunda yüzde 30 daralma oldu” diyor. Tavuk eti üretimi de geçtiğimiz yıl yüzde 4 düştü. Burada ana neden ihracat pazarlarındaki yüzde 25`lik daralma oldu. Yurt içi pazarın yıl içinde yaklaşık yüzde 3 hacim büyümesi gösterdiğini tahmin eden Keskinoğlu CFO`su Nevzat Şahin, “Değer bazında tavuk etinde yıllık enflasyon oranı civarında bir artış olduğunu düşünüyoruz” diyor. Yılı büyüme rakamlarıyla kapatan birçok sektörde de büyüme hızı önceki yıllara göre düştü. Takım tezgahları 2023`te yurt içi satışlarda yüzde 10 büyüme kaydetti. Ancak bu performansla sektörün 2022`deki büyümesinin yüzde 25 altında kaldığını belirten TİAD Başkanı Murat Akyüz, “Küresel ekonomik koşulların, geçmiş ve gelecekteki seçimlerin yarattığı belirsizliklerin, çevre ülkelerde devam eden iç ve dış savaşların neden olduğu sorunların ve 2023 Şubat ayında yaşanan deprem felaketinin, makine imalat sanayisini olumsuz yönde etkilediğini söyleyebiliriz” diyor. Miktar bazında büyürken değer bazında kayıp yaşayanlar da oldu. Örneğin kimya sektörü ihracatı, 2023 yılında miktar bazında yüzde 8 büyürken değer bazında yüzde 9 geriledi. İKMİB Başkanı Adil Pelister, “Değerdeki erimenin sebeplerinden biri küresel emtia fiyatlarındaki gerileme oldu” diyor. Paket un pazarı yüzde 3,5, ev dışı tüketim pazarı da yüzde 8-9 civarında büyümesine rağmen un tüketiminin büyük bölümünün yapıldığı fırın kanalı geçtiğimiz yıl büyümedi. Doruk Un Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO`su Gürsel Erbap, “Ancak ihracattaki artışı da düşünürsek toplam sektör büyümesinin yüzde 2-3`ler civarında gerçekleştiğini tahmin ediyoruz” diye konuşuyor. 2024 GÖRÜNÜMÜ2024`e yönelik beklentiler hem dünyada hem Türkiye`de büyüme hızının düşeceği yönünde. Bu nedenle beyaz eşyadan tekstile, konuttan mobilyaya birçok sektörde daralma kaçınılmaz görülüyor. Arçelik CEO`su Hakan Bulgurlu, yüksek enerji fiyatları ve artan borçlanma maliyetlerinin tüketicileri vurması nedeniyle 2024`te Avrupa beyaz eşya pazarının birim satış bazında yüzde 5 küçülmesini bekliyor. Bulgurlu`ya göre Türkiye beyaz eşya sektöründe de durum farklı olmayacak. Yönetici, iç pazara yönelik de “Büyük bir yavaşlama olacak” diyor. Otomotivde de keskin bir daralma endişesi var. Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Başkanı Cengiz Eroldu, “2023`te ülke ekonomisini soğutmaya yönelik politikaların gündemde olacağı dikkate alındığında pazarın yüzde 25`e varacak şekilde daralması söz konusu olabilir” diyor. Tekstilde ise beklenti yüzde 5`lik bir daralma olacağı yönünde. Bu yıl sektör açısından en büyük riskin artan maliyetler nedeniyle siparişlerin Uzak Doğu ülkelerine kayması olduğunu dile getiren Şenol Şankaya, “Maliyetlerin artmasına rağmen dövizin stabil seyretmesi, üreticilerin fiyat verirken zorlanmasına neden oluyor. Enflasyonist ortamın devam etmesi, siparişleri de olumsuz etkiliyor. Ancak 2025`ten itibaren siparişlerde bir hareketlilik yaşanacağını öngörüyoruz” diyor. Mobilya da adetsel bazda küçülme riskiyle karşı karşıya. MOSDER Başkanı Mustafa Balcı, 2023`te ihracatta yüzde 3, değer bazında yüzde 15 daralan sektörün bu yıl iç pazarda daralabileceğini söylüyor. “Dış pazardaysa büyümenin dolar bazında gerçekleşeceğini öngörüyoruz” diyor. İnşaat ve gayrimenkul sektörü de ilk yarının sıkıntılı olacağını düşünüyor. Ege Yapı Yönetim Kurulu Üyesi Didem Güneş, “Döviz kurlarında devam eden artışlar inşaat sektöründe maliyet artışının devam etmesine yol açıyor. İç ve dış faktörlerin bir araya gelmesiyle gayrimenkule ulaşım önemli derecede kısıtlanmış durumda” diye konuşuyor. ÖNE ÇIKAN NEDENLERMetal ve döküm sektöründe de yüzde 5-10 arasında bir daralma ihtimali üzerinde duruluyor. Kutes İcra Kurulu Başkanı Ali Esat Kutmangil, bu tahmini daralmanın artan faiz oranlarının etkisiyle tüketimdeki yavaşlamadan kaynaklanacağını düşünüyor. Kutmangil, “Bununla birlikte dış satışlar ve ihracat piyasasındaki gelişmeler de söz konusu daralma üzerinde belirleyici olabilir. Global ticaret dinamiklerindeki değişimler, döviz kurlarındaki oynaklık ve ticaret politikalarındaki potansiyel güncellemeler dış satış performansımızı etkileyerek genel sektör daralmasına katkıda bulunabilir” diye konuşuyor. Yeme içme sektörü de özellikle 2024 yılında düşen satın alma gücünün etkisini daha yoğun hissedecek gibi görünüyor. Happy Group Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aymutlu, bu yıl sektör genelinde bir oran veremese de daralma bekliyor. Meyve suyunda daralma beklentisi yüzde 7-10 arasında. TİAD Başkanı Murat Akyüz de takım tezgahlarında yılın ilk 9 ayında küresel çapta bir daralma olabileceğine işaret ediyor. Karcher Türkiye Genel Müdürü Gökhan Gökmen, temizlik makineleri sektöründe özellikle enflasyon oranları ve finansmanın zorlaşması dolayısıyla bazı alanlarda talep daralması olabileceğini düşünüyor. “İç planlamamızı, hitap ettiğimiz toplam temizlik teknolojisi pazarında sıfır adet büyümesi ve yüzde 4 değer büyümesi olacağı yönünde bir senaryoya göre yaptık. Perakendede özellikle pahalı ürünlerde hem satın alma gücü yetersizliği hem artan faizler ve daralan taksit seçenekleri dolayısıyla düşüş olabilir” diyor. HIZI DÜŞENLERBazı sektörlerde daralma değil ama büyüme hızında önemli bir düşüş olacak görünüyor. Son on yılda ortalama yüzde 8,3 büyüyen plastik sektöründe, 2024 yılında en fazla yüzde 3`lük bir büyüme tahmini yapılıyor. 2024 yılında 2023`e kıyasla yüzde 1-1,5`lik daralma olacağını öngördüklerini ifade eden PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, “Daralmanın iç pazar talebinde, ihracat ve ithalattaki gerilemeden kaynaklanacağı tahmin ediliyor. 2024 yılında üretim ve iç talebin en çok yüzde 3 artacağı, ithalatın yüzde 9, ihracatın da yüzde 1 gerileyeceği düşünülüyor” diyor. Hazır giyimde enflasyon ve sıkılaşma politikaları etkisiyle ciro artışlarının etkilenebileceğini dile getiren İpekyol Group CEO`su Uğur Ayaydın, “2024 yılında sektörde nominal bir daralma beklemiyoruz. Fakat reel büyüme veya daralma oranı, müşterinin alınacak sıkılaştırma önlemlerine göstereceği reaksiyona göre şekillenecek” diye konuşuyor. 2023 yılında tahminen adetsel bazda yüzde 20, dolar ciro bazında yüzde 30 oranında büyüyen dikiş makinesi sektöründe de sektörün en büyük oyuncularından Singer, büyüme öngörmüyor. Singer Türkiye Genel Müdürü Sinem Kınran Parlak, “Daralma da beklemiyoruz. Sektörümüz potansiyel olarak büyüme trendinde. Yüksek faiz ve para sıkılaştırması sebebiyle büyüme beklemiyoruz” diyor. Makine ihracatçıları da bir daralma beklentisi içinde değil. İlk yarıda yüzde 2-3`lük yavaş bir büyüme olabileceğini, ikinci yarıda da hem Türkiye`de hem ihracat pazarlarında beklenen faiz indirimleri sonucu yüzde 6-7`lik bir büyüme sağlanabileceğini ifade eden MAİB Başkanı Kutlu Karavelioğlu, “Olası bir daralma ancak jeopolitik risklerden kaynaklanabilir” diye konuşuyor. MALİYET NE OLACAK?Daralma sektörlerde gelir kaybının yanı sıra finansal dengeleri bozuyor, kârlılıklarda düşüşe neden oluyor. Finansal anlamda zorlanan sektörler rekabetçiliklerinde de kayıp yaşıyor. Özellikle küresel olarak rekabet gücünü kaybetme riskiyle karşı karşıya kalan sektörlerin başında da tekstil geliyor. Artan maliyetler nedeniyle dünyanın en önemli markalarından biri olan Inditex Grubu`nun siparişlerinin bir kısmını Uzak Doğu`ya taşıdığına dikkat çeken Yeşim Grup CEO`su Şenol Şankaya, “Emek ve işçi yoğun sektörler olan tekstil ve hazır giyim, tüm bu gelişmelerden olumsuz etkilenecektir. Sektörün şu andaki en büyük sorunu kârsızlık” diyor. Plastikte 2024 yılında yüzde 1 düzeyinde net gelir kazancı bekleniyor. PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, bu düzeyin potansiyel gelir beklentisinin en az yüzde 2 altında olduğunu söylüyor. Un sektöründe de daralma fiyat rekabetini artırıyor. Küçülen pastadan daha fazla pay alma yarışının fiyat ve vade rekabetini tetikleyeceğini dile getiren Doruk Un Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO`su Gürsel Erbap, “Bu durum doğal olarak kârlılıkların düşmesine neden oluyor. Sektördeki kâr marjları bir önceki yıla göre yüzde 10-15 civarında düşer diye tahmin ediyoruz” diyor. Yeme içme sektöründe de kârlılıklar önemli bir düşüş riskiyle karşı karşıya. Happy Group Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aymutlu, müşteri talebinin düştüğü, personel, enerji ve kira maliyetlerinin arttığı, sektör genelinde gerçekleşen zamların birebir yansıtılamadığı bir ortamda kârlılıklar açısından sektör genelinde minimum yüzde 35 düşüş olmasını bekliyoruz” diyor. ÖNLEMLER LİSTESİ Şirketler daralmaya karşı kendi önlemlerini de alıyor. Tepe Home, finansal risklerini dağıtarak süreçlerini yönetiyor. Fiyat artışlarından etkilenmemek için toplu hammadde alımı gerçekleştiriyor. İnoksan, yurt dışı satışta, özellikle proje bazlı olmayan cihaz satışlarında büyüme planı yapıyor. Müşteri networklerini geliştirmeye odaklandıklarını dile getiren İnoksan Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık, “Yurt içindeyse girdi maliyetlerindeki değişimi fiyatlara yansıtacağız. Kısmen de verimlilik çalışmalarıyla fiyat artırma baskısını azaltmaya çalışacağız” diyor. Ariş, tüm kategorilerde farklı ürünleri hayata geçirmeyi planlıyor. Ariş Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Güzeliş, yeni ürünleri daha az kârlılıkla tüketiciye sunacaklarını söylüyor. Yeşim Tekstil, talepteki azalmayı ve maliyet artışlarını katma değerli ürün imalatıyla telafi etmeyi amaçlıyor. Şenol Şankaya, “Özellikle spor markalarının sentetik ve polyester ürünlere olan yönelimi, bu alandaki gelişmelerle birlikte 2024 ve 2025`te ciddi fırsatlar sunabilir” diyor. Cotton Box Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Turgut, finansman maliyetlerindeki durumun stoklardan finansman üretmeyi zorunlu kıldığını söylüyor. “Kampanyalı satışlarla stokları minimuma çekmemiz gerekiyor” diye konuşuyor. Keskinoğlu, sektörde daralma beklentisi olmamasına karşın proaktif bir bütçe yönetim stratejisi uygulamayı planlıyor. Keskinoğlu CFO`su Nevzat Şahin, “2024 yılında büyük ölçekli sabit sermaye yatırımları gerektiren büyüme planları yerine daha mütevazı bütçelerle finansal ve operasyonel sürdürülebilirliği güçlendirmeye yönelik projeleri önceliklendirdik” diyor.“5,5-7,5 MİLYAR DOLAR GELİR KAYBI OLABİLİR”RAMAZAN KAYA TGSD BAŞKANIKÜÇÜLMENİN BOYUTU Hazır giyim sektörü üretim olarak 2023 yılını adet/miktar bazında yüzde 4 küçülmeyle kapattı. İhracat tarafında miktar olarak yüzde 15 küçülme yaşandı. İç pazarda ve turistlerin alışverişlerinde adet/miktar olarak yüzde 8 artış gerçekleşti. Tüm bunların sonucunda sektör genelinde yüzde 4 küçülme oldu. 2024 yılında sektörde adet olarak ihracatın aynı kalacağını, iç pazardaysa yüzde 3-4 büyüme olacağını öngörüyoruz. Sektör toplamı adet/miktar olarak 2024 yılında yüzde 2-2,5 arasında artış sağlayabilir. Değer olarak da ihracatta bir önceki yılın korunması hedefleniyor. İç pazarda büyüme değer olarak yavaşlar.“YÜZDE 3-4 BÜYÜME BAŞARI OLUR” Değer olarak 2024 yılında yüzde 3-4 bir büyüme başarı olur. Bu yıl büyüme iç pazardan ve turist alışverişlerinden gelir. İhracattaysa pazarlarda ikinci yarıda beklenen toparlanma olmazsa miktar ve değer olarak gerileme yaşanabilir. Daralma ancak mevcut koşulların değişmesiyle olabilir. Bunlar kredi kartlarında taksitli ödemelere kısıntılar getirilmesi; bölgemizdeki sıcak çatışmaların genişlemesi ve turist gelişinin azalması; son olarak da ihracat pazarlarımızda yılın ikinci yarısında, sonbaharkış sezonunda beklenen toparlanmanın olmaması durumları. Bu üç olumsuz koşulun aynı anda yaşanması halinde iç pazarda 3-4 milyar dolar, turist harcamalarında 1,5-2 milyar dolar ve ihracatta 1-1,5 milyar dolar olmak üzere toplam 5,5-7,5 milyar dolar arasında gelir kaybı olabilir.“BÜYÜME BEKLEMİYORUZ”VOLKAN BOZAY TÜRK ÇİMENTO CEO`SU2023 PERFORMANSI 2023 yılı tahminlerimize göre çimento üretimimizin geçen yıla göre yüzde 9 oranında artışla 80,3 milyon ton, iç satışlarımızın yaklaşık yüzde 20 artışla 65 milyon tonun üzerinde gerçekleştiğini öngörüyoruz. İhracat rakamlarına bakacak olursak bir önceki yıla oranla yüzde 28 oranında düşüşle 19,7 milyon tonluk bir dış satış gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz. Ayrıca sektörümüzün yine 2023 yılında bir önceki yıla göre yüzde 18 düşüşle 1 milyar 260 milyon dolar değerinde dış satış gerçekleştirmesini bekliyoruz.“İÇ PİYASA DURAĞAN OLACAK” 2023 yılında yaşadığımız deprem felaketlerinin ardından kentsel dönüşüm projeleri başta olmak üzere deprem bölgesinin yeniden inşası planı devreye girdi. Bu nedenle 2023 yılında iç piyasayı canlandıran iç satış artışlarına ilave bir katkının 2024 yılında yaşanmayacağı, dolayısıyla bu yıla benzer rakamlarda gerçekleşerek durağan geçmesini bekliyoruz. Diğer bir ifadeyle 2024 yılında bir büyüme beklemediğimizi söyleyebiliriz. İhracatta, uluslararası pazarlarda ve enerji maliyetlerindeki değişime bağlı olarak 2023 yılında yaşadığımız düşüşün miktar bazında duracağına, değer bazındaysa mevcut durumu koruyacağına dair işaretler alıyoruz.“PİYASA DURGUN SEYREDECEK”AYDIN ERKOÇ MASFED BAŞKANITABLO NASIL OLUR? 2023 tamamında 1 milyon 150 bin civarında sıfır aracın satılacağını, ikinci el otomobil pazarının da 6,8 milyon bandında olacağını öngördük. İkinci el tüm motorlu kara taşıtlarının kapanış rakamları da öngördüğümüz üzere 10 milyon bandında oldu. 2024 yılı öngörüsü olarak, 650-700 bin civarında sıfır aracın satılacağını, ikinci el otomobil pazarının da mükerrer satışlar ve küçük motorlu istisnai araçlar hesaba katılmadığında 6,4 milyon dolaylarında olacağını tahmin ediyoruz. Ticari araçlar da dahil tüm ikinci el motorlu kara taşıtı satışlarının da 9 milyon civarında olacağını öngörüyoruz. “KURLA FİYATLAR YÜKSELECEK” Bir büyümeden bahsetmemiz gerekirse adet bazında olmayacağını ama araç fiyatlarındaki değişimlerle ilintili olabileceğini düşünebiliriz. Bu durum dövize, enflasyonist gelişmelere endeksli olabilir. Döviz kuru yükseldikçe araç fiyatları yükselmeye devam edecek. Pazardaki daralmanın başlıca sebepleri faiz oranlarının yüksek, vade sayısının düşük olması ve tüketicinin finansmana erişimde yaşadığı sıkıntılar. Bu sürecin devamlılığıyla doğru orantılı daralmanın devam edebileceğini düşünmekteyiz. Piyasanın canlanması için tüketicinin banka kredisi kullanırken yaşadığı sıkıntıların ortadan kalkması gerekiyor. Önceden taşıt kredisi kullanımında araç tutarının yüzde 70`ini kredi olarak alabiliyordunuz, fakat şu an yüzde 30`unu kullanabiliyorsunuz. Bu konuda iyileştirme yapılmadığı takdirde piyasa 2024 yılında da durgun seyredecek.

Capital İş Dünyası
.
1 ay önce

Reel büyüme beklemiyoruz

Elçin [email protected] oyunculu finansman şirketleri sektöründe, kasım ayı sonunda toplam kredi büyüklüğü yıllık yüzde 80 artışla 100 milyar TL`ye ulaştı. Kredilerin yüzde 90 oto alanında verildiği sektörü, 2024`te zor bir yıl bekliyor. ALJ Finans Genel Müdürü VOLKAN DÖŞOĞLU, “2024`te otomotiv satış adetlerinde yüzde 30-35 civarı düşüş beklentisi var. 1 milyonun üstünde bir satış olması beklenmiyor. Finansman şirketleri sektörünün de buna göre pozisyon alması gerekiyor. 2024 sonunda sektörün kredi büyüklüğünde enflasyon kadar artış olacaktır” diyor.Finansman şirketleri sektörü, yeni oyuncu girişleriyle hareketli bir yılı geride bıraktı. 23 oyuncuya ulaşan sektör, Finansal Kurumlar Birliği (FKB) eylül sonu rakamlarına göre toplam aktif büyüklükte 111,7 milyar TL`ye ulaştı. Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 107,5 büyüme yakalandı. ALJ Finans Genel Müdürü Volkan Döşoğlu, kasım ayı sonunda finansman şirketleri toplam kredi büyüklüğünün yıllık yüzde 80 artışla 100 milyar TL`ye eriştiğine vurgu yapıyor. 2024 ise otomotiv sektöründe daralma beklentisinin etkisiyle kredilerin yüzde 90`ını otomotivde yapan finansman şirketleri sektörü için zor bir yıl olacak gibi duruyor. Volkan Döşoğlu, “2024`te otomotiv satış adetlerinde yüzde 30-35 civarı düşüş beklentisi var. 1 milyonun üstünde bir satış olması beklenmiyor. Finansman şirketleri sektörünün de buna göre pozisyon alması gerekiyor. 2024 sonunda sektörün kredi büyüklüğünde enflasyon kadar artış olacaktır” yorumunu yapıyor. ALJ Finans Genel Müdürü Volkan Döşoğlu ile son dönem sektör trendlerini ve yeni yıla dair öngörülerini konuştuk: Finansman şirketleri sektörü için nasıl bir yılı arkada bırakıyoruz? 2023 Kasım sonu itibarıyla finansman şirketleri sektöründe toplam 100 milyar TL kredi büyüklüğüne ulaşıldı. Bu, 2022`nin aynı dönemine göre yüzde 80 artışa karşılık geliyor. Finansman şirketleri sektörü özelinde 2023`ü iki yarıya ayırmak lazım, çünkü tamamen farklı pazar ortamları vardı. Yılın ilk yarısında pazarda araç bulunurluğu tüm markalar için sorunluydu. Ağustos ayından sonra iş değişmeye başladı, şimdi ciddi sayıda araç var. Yılın ilk yarısında araç bulunamadığından kredi hacimleri de çok büyümüyordu. Burada büyümenin nispeten kısıtlı kalmasının bir nedeni de 2023`ün ilk yarısında uzun vadeli fona ulaşmanın çok mümkün olmamasıydı. Seçimden sonra izlenen ekonomi politikaları, her ne kadar faizlerde artış olsa da piyasaya ciddi güven veriyor. Seçim öncesinde gösterge faiz, indikatif olma özelliğini kaybetmişti. Şu anda piyasaya güven veren, doğru yolda ilerleyen daha realist bir ekonomi yönetimi var. Bu da hem finansman şirketlerinin hem ticari ve bireysel alıcıların daha uzun vadeli fon bulmasını sağlıyor. 2024`ün ikinci yarısından itibaren hem Türkiye hem dünyada faizlerin düşmeye başlayacağı beklentisi olduğu için daha uzun vadeli fonlama sağlamak daha kolay.  Büyümede ana talep nereden geliyor?  2023`te finansman şirketleri kredileri büyük ağırlıkla ticari taraftan geliyor. Ticari taraf ağırlıklı çalışan finansman şirketlerinde büyümeler daha yüksek oldu. Ticari tarafta sadece otomobil, hafif ticari değil büyük kamyon, kamyonet gibi araçların finansmanından da bahsediyoruz. Bireysel tarafta kredi taleplerinde tüm yıl genelinde ciddi büyüme yaşanmadı. Finansman sektörünün bireysel pazardaki payı ciddi şekilde düşüyor. Şu anda toplam finansman şirketleri kredi büyüklüğü içinde bireyselin payı yüzde 8. 6-7 yıl önce bireysel alımların payı yüzde 40`ları geçiyordu. Daha sonra bankalardan gelen rekabetin etkisiyle bu pay giderek azaldı. Bireyseldeki düşüşün ilk nedeni, kredilendirme oranlarına yönelik bazı kontroller olması, ikincisi ise artık araç fiyatlarının çok yüksek noktalara gelmesi. 2022 Mayıs sonrası insanlar enflasyona karşı varlıklarını koruyabilmek için araçları ciddi bir yatırım aracı olarak gördü. Ancak artık hem araç fiyatlarının hem faizlerin geldiği seviyeler burada algıyı değiştirdi. Dolayısıyla şu anda gelen talep, gerçekten kullanım talebi olmaya başladı.  İkinci el piyasası bu yıl daha hareketliydi. Bunun sektörünüze yansıması nasıl oldu?  Finansman şirketleri sektöründe genelde birinci el ile ikinci el arasında çarpan 10 kat kadardır. Bazı istisnai yıllarda 15 kata kadar çıktığı da olur ama 2023`te ikinci el hacmi birinci elin 10 katı kadar olacak. Sonuçta 2023`te, otomotiv satış rakamlarında tüm yılların rekoru kırıldı. 2023 Kasım sonunda birinci el otoda 1,1 milyon adet satışa ulaşıldı. 2023 sonunda 1 milyon 250 bin adet gibi bir rakamla tamamlanacağını düşünüyoruz.  Artan faizlerin sektöre son dönemde etkisi nasıl oluyor?  Tabii bu, talebi tırpanlıyor. Ama özellikle ticari tarafta şirketler bu marjı kaldırabilecek kârlılık yaratabildiklerini öngörüyorsa uzun vadeli fonlama bulabiliyor.  Ortalama işlem tutarlarında nasıl bir değişim mevcut?  ALJ Finans rakamlarından örnek verirsek ortalama işlem kredi tutarı 500-600 bin bandında. Geçen yıla göre iki kat fark var.  Peki toplam taşıt kredilerinde finansman şirketleri sektörünün payı ne kadar? 10 yıl önce ağırlık sektörünüzdeydi…  Bankaların bugünkü payı yüzde 70`e yakın. Toplam taşıt kredileri içinde finansman şirketlerinin payı yüzde 30 olarak gidiyor. Aslında FKB, aynı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi banka dışı tüm finans sektörlerinin aldığı payı artırmak amacıyla çalışıyor. Bugün bu pay yüzde 2,5; hedef yüzde 10 paya ulaşmak. Burada banka dışı finans alanlarını büyütmeye yönelik yeni adımlar atılması, finansman kaynaklarına erişimde yeni uygulamalar gerekiyor. Banka ağırlığını kırmak gerekiyor, ancak vade olarak bir süre vermek çok zor. Finansman şirketleri toplam kredi büyüklüğü içinde mikro kredilerin payı ne kadar?  Oto dışı kredilerin payı yüzde 10. Oto dışı kredilerde ortalama işlem tutarları, otomobil ya da daha da yüksek montanlı fiyata sahip kamyon kredileri yanında çok küçük kalıyor. Bu nedenle hacimde payları daha düşük seyrediyor. Ayrıca Türkiye, kredi kartı dominant bir ülke; kahverengi eşya, beyaz eşya gibi alanların tamamında dominant bir banka payı var. Toplam nakit krediler içinde finansman şirketleri sektörünün payı binde 5`in altında, burada alınacak çok yol var. Mikro kredilerde büyüme için finansman şirketlerinin bankalarda olmayan ana özel çözümler üretmeleri, dijital kanaldan sunmaları lazım. Çünkü enflasyonunun etkisiyle kart limitleri şişebiliyor. Doğru kullanıcı dostu çözümlerle gelinirse finansman şirketleri sektörünün burada ciddi büyüme potansiyeli var. Sektöre özellikle mikro krediler ve “Şimdi Al Sonra Öde (BNPL)” alanında yeni oyuncu girişleri oluyor. Burada yeni oyuncu bekliyor musunuz? Evet tüm mobil operatörlerinin ve yabancı şirketlerin sektöre girdiğini görüyoruz. Ayrıca bizim gibi oto finansmanına ağırlık veren oyuncular da oto dışı tarafta büyümek istiyor. Bu nedenle yakın gelecekte mikro kredilerin toplamdaki payının özellikle kredi adetleri tarafında artacağını kesin olarak düşünüyorum. Tabii burada işlem tutarları küçük olduğu için hacimde pay almak daha zor ama giderek artacaktır. Sektörde oyuncu sayısı 23`e geldi. Bu pazara duyulan güveni gösteriyor. Yılın ikinci yarısında atılan adımlar çok olumlu olduğundan güven tazelendiği sürece Türkiye`ye dışarıdan yatırımcı gelecek. Sektöre de yeni girişler olacaktır.  Bu yıl nasıl bir tablo olacak? 2024`te sektörde ne kadar büyüme öngörüyorsunuz?  Sektörün 2023`ü toplam kredide yüzde 80- 85 bandında büyümeyle kapatacağını düşünüyorum. 2024`te otomobil piyasasına özel bir daralma beklentisi var. 2023, rekor yılı olduğundan baz etkisi yaşanacak. 2024`te otomotiv satış adetlerinde yüzde 30-35 civarı düşüş beklentisi var. 1 milyonun üstünde bir satış olması beklenmiyor. Bunun nedenlerinden biri de 2024`ün ilk yarısında faizler görece yüksek kalacak ve araç fiyatları belli doyum noktasına geldi, talep yüksek değil. Haliyle finansman şirketleri sektörünün de buna göre pozisyon alması gerekiyor. 2024`te hacmi öngörmek zor. Enflasyonun yüzde 40 olacağı öngörüsü ve otomotivde daralmanın yüzde 30-35 olacağı tahminiyle hacim birbirini dengeleyecek. 2024 sonunda sektörün kredi büyüklüğünde enflasyon kadar artış olacaktır. Kredi işlem adetlerindeyse talebin daralmasıyla düşüş olabilir.“VADELER 3 YILA ÇIKIYOR”KRİTİK DEĞİŞİM Son dönemde sektörde vadelerde çok önemli değişiklik oldu. 2023 yılının ilk yarısında bulamadığımız 1 yıl üzeri fonlamaya ulaşmaya başladık, biz de müşterilerimize bu vadeleri sunabiliyoruz. Yılın ilk yarısında çok ciddi bir sıkıntıydı. Fonlama piyasalarında bugün faizlerin yüksekliğine rağmen 2 yıla yakın fon bulabiliyoruz. 2023`ün ilk yarısında vadeleri bireyselde 2 yıla ve ticaride 1 yıla kadar kısaltmıştık. Bugünlerde 3 yıla varan vadelerde kredi sağlıyoruz. 2024`te de vadelerde bu trend devam eder.KÂR NASIL OLUR? Finansman şirketleri sektöründe eylül sonunda kâr artışı yıllık yüzde 318 oldu. 2023`ün benzer bir oranla biteceğini düşünüyorum. Burada iki temel neden var: 2023`te alımların yüzde 90`ı ticari alımlardan geldiği için hem ortalama işlem tutarları arttı hem kâr marjları bireysele göre daha yüksek olabildi. İkinci neden de 2022 sektörün kârında istisnai kötü bir yıldı, yıllık yüzde 22 azalma vardı. 2023`te baz etkisi de önemli oldu. 2024`te kârlılığı tahmin etmek çok zor. İki unsur belirleyecek: 2024 için belirlenen enflasyon rakamı yüksek, dolayısıyla doğru maliyet yönetimi çok önemli. Bu yıl yenilikçi çözümlerle talebi ve işlem hacmini canlı tutmayı becerenler kârlılıkta bir adım önde olacak. Farklı ürün veya markalarla hacmi korumak önem kazanacak.“ÜRÜN ÇEŞİTLİLİĞİNE GİDECEĞİZ” 2024 PLANLARI ALJ Finans olarak 2023`te depremin de etkisiyle biraz daha risk yönetimine, mevcut kredi kalitesini korumaya odaklandık. O nedenle müşteri adetlerimizde artış olmadı. Kasım sonunda 4,5 milyar TL kredi büyüklüğüne ve 8 binin üzerinde kredi adedine ulaştık. 2024`te daralan piyasaya rağmen hem dijitalde alacağımız yeni aksiyonlarla hem müşteriye yönelik ürünler, farklı ortaklarla yapacağımız anlaşmalarla büyüme hedefliyoruz. 2024 sonunda kredi üretim hacmimizi 11 milyar TL üzerine ve kredi adedini de 16 binin üstüne taşımayı planlıyoruz. AĞIMIZI GENİŞLETECEĞİZ Portföyümüzde 1.el ve 2. el araç kredileri yarı yarıya diyebiliriz. Bu yıl mümkün olduğu kadar çok ürün çeşitlendirmesine gitmek istiyoruz; böylece hem her kesimden müşteriye erişerek memnuniyeti artırmayı hem bilanço yapımızı daha sağlıklı hale getirmeyi amaçlıyoruz. Bugün Türkiye genelinde çalıştığımız 500 büyük hacimli kurumsal ikinci el anlaşmalı satıcı var. Bu sayıyı 2024 sonunda bine çıkarmayı planlıyoruz. Dağıtım ağımızı genişleteceğiz. Oto dışı kredilerde de payımızı artırmak için çalışıyoruz. Mikro kredilerde güneş enerjisi, elektrikli araçların şarj istasyonlarına yönelik kredilerde de olabiliriz. 2024 sonunda oto dışı işlem adetimizin yüzde 35- 50 arası artacağını öngörüyoruz. Ayrıca ciddi BT yatırımı yapıyoruz, sistemsel altyapımızı değiştiriyoruz.

Capital İş Dünyası
.
1 ay önce
istanbul escort