Ekonomi stres testinden geçiyor

Şeyma Öncel Bayı[email protected]İSO, 24 bin üyesiyle Türk sanayisinin en güçlü temsilcilerinden biri. İSO üyeleri sanayi üretiminin yüzde 32,7sini gerçekleştiriyor. Bu büyük oluşumun yönetim kurulu başkanı ERDAL BAHÇIVAN, yeni dönemde ortaya konan ekonomideki Ortodoks politikaları öngörülebilirlik açısından oldukça olumlu buluyor. Yatırım iştahında, tüketimde ve büyümede önümüzdeki yıl bir daralma olmasının kaçınılmaz olduğuna değiniyor. Ancak bunu düze çıkmak için katlanılması gereken bir dönem olarak nitelendiriyor ve “Kolay bir dönem değil. Sabır ve stres testi anlamında herkesin çok güçlü olması lazım” diye konuşuyor.Erdal Bahçıvan, sanayi üretiminin yüzde 32,7`sini tek başına elinde tutan 24 bin üyeli İSO`nun yönetim kurulu başkanı. Ekonomi biliminin gerçekleriyle uyumlu bir teşhis ve arkasından da tedavi dönemi yaşadığımıza dikkat çeken Başkan, bu yaklaşımların sonucunda bir güven tesis edilmesinin önemine vurgu yapıyor ve “Geçtiğimiz dönemde ekonominin temel kurallarıyla örtüşmeyen uygulama ve değerlendirmeler ısrarcı bir şekilde, hatta ısrarın da biraz ötesine geçilerek sürdürüldü. Bunun sonucunda hem rakamlarda hem güvende zafiyet oluştu. Şimdi ise gerek hükümetin içindeki ekonomik aktörler gerek Merkez Bankası tekrar doğru yöntemleri uygulayarak güveni yukarı taşıma çabası içinde” diye konuşuyor. Tahribat ve oluşan hasarın yüksekliğine de dikkat çeken Bahçıvan, bu duruma yönelik aksiyonların sonuçlarının alınması ve güvenin oturmasının ciddi bir zaman alacağını düşünüyor. Önümüzdeki dönemde iç piyasada daralmanın kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Bahçıvan, bu dönemde Türkiye`nin en büyük pazarı olan AB`de yaşanan küçülmeyi ise büyük bir talihsizlik olarak nitelendiriyor. Tüm aktörlerin bir stres testinden geçeceğini vurguluyor ve şirketlere yeni dönemde kaynaklarını etkin kullanmalarını öneriyor. Erdal Bahçıvan`la yeni ekonomi yönetiminin çalışmalarını, ekonominin gidişatını ve şirketlerin bu dönemde nasıl ilerlemesi gerektiğini konuştuk:  Siz en acil ekonomik sorun olarak enflasyonu nitelendiriyorsunuz. Yeni ekonomi yönetiminin mücadelesini nasıl buluyorsunuz?  Öncelikle daha gerçekçi ve ekonomi bilimiyle adaptasyon sağlayan bir döneme girdik. Ekonomi biliminin gerçekleriyle uyumlu bir teşhis ve teşhise yönelik bir tedavi dönemi yaşıyoruz. Bu yaklaşımların sonucunda bir güven tesis edilmesi önemli. Rakamlar ekonomin temeli, ancak güven de çok önemli. Son dönemde maalesef bu önemli değerimizi kaybettik. Ekonomiye güven gerek içeride gerek dışarıda zafiyete uğradı. Geçtiğimiz dönemde ekonominin temel kurallarıyla örtüşmeyen birtakım uygulama ve değerlendirmeler ısrarcı bir şekilde, hatta ısrarın da biraz ötesine geçilerek sürdürüldü. Bunun sonucunda hem rakamlarda hem güvende zafiyet oluştu. Şimdi ise gerek hükümetin içindeki ekonomik aktörler gerek Merkez Bankası, tekrar doğru yöntemler uygulayarak güveni yukarı doğru taşıma çabası içinde. Bu güveni kısa vadede sağlamak mümkün olacak mı size göre? Tabii tahribat ve oluşan hasar o kadar büyük ki bu duruma yönelik aksiyonların sonuçlarının alınması ve güvenin oturması zaman alacak. Bu zamanın öyle çok kısa olmayacağı konusunda bir mutabakat da oluşuyor. Moodys`in açıklaması da biraz bunu vurguluyor. Herkes, “Tamam, doğru yoldasınız ama bu yolculuk ne kadar disiplinle ve bu konudaki temel prensipler korunarak devam edecek” noktasında sorulara sahip. Ancak ilk aylardan gelen olumlu sinyaller, eğer doğru yolda gidersek bu çalışmaların karşılığını alabileceğimizi gösteriyor. Sabır ve stres testi anlamında herkesin çok güçlü olması lazım. Stres testi derken sanayi tarafında bu yılın ilk yarısına kadar rakamlara tam olarak yansıyan bir sıkıntı göze çarpmadı. Ancak görülmeyen ve son 3 yılda yaşanan bir kayıp verildi mi size göre? Samimi konuşmak gerekirse aslında sanayi, pandemi sonrasındaki süreci olumsuz geçirmedi. Yüksek enflasyonun rakamlara da aldatıcı bir etkisi oluyor başlarda. Ayrıca pandemiden sonra oluşan birikmiş ve yüksek talep, özellikle ihracat pazarlarındaki gelişmeler, sanayiye olumlu yansıdı. Büyüme rakamlarında sanayinin aldığı payda da bu görüldü. Ancak enflasyonun kalıcı olarak devam etmesi üretime asla huzur getirmez. Sanayide iyi bir dönem atlattık derken bu, “Madem bu kadar iyi geçirdiniz, o zaman enflasyonla mücadeleye ne gerek var” gibi algılanmasın. Enflasyon ortamı uzun vadede sanayiyi olumsuz etkiler. Bu arada enflasyonla mücadele dönemi de yine zorlu geçecek. Ancak istikrarın yeniden sağlanması umudunu görüyorsak da bu geçici sıkışık döneme herkes bir şekilde fedakarlık ederek katlanacak.  Enflasyonist ortamlarda başta sanal büyümeler ve kârlılıklarda şişmeler oluyor. Ancak bu yıl artık maliyetler iyice sıkıştırmaya başlayacaktı demek doğru mu o zaman?  Evet, enflasyonist ortamlarda bir illüzyon oluşuyor ama bir süre sonra o gerçeğin yarattığı olumsuzlukları görmeye başlıyorsunuz.  Bu illüzyonun geçmeye başladığını gösteren endişe verici rakamlar ortaya çıktı mı peki?  PMI (Purchasing Managers Index) verileri bunun en önemli göstergesi. Öncü gösterge olduğu için önemli mesajlar içeriyor. Kasım ayında PMI en büyük düşüşü yaşayarak 47,2 oldu. Mayıs ayında bir zirve yaptı ve son 7 aydır hep 50`nin altında seyrediyor. Yılın ikinci yarısı her geçen ay birbirinden daha olumsuz şekilde devam etti maalesef. PMI verilerinin birkaç ay daha böyle seyretmesini bekliyoruz. Bu konuda bir talihsizlik de dış pazarlarda yaşanıyor. Bir taraftan içerideki enflasyonla mücadele ederken diğer yandan dünyanın son yılların en ciddi küçülmesine imza attığı bir dönemdeyiz. İç pazar daralma yolundayken global arenada da olumsuz bir döneme denk geldik. Özellikle de en önemli pazarımız olan Avrupa Birliği`nin böyle bir iklimin içinde olması başka bir talihsizlik.  Sipariş sayısında ciddi düşüşler var mı?  Evet, AB ülkelerinde 2023 çok iyi geçmedi. 2024`ün de başlangıcının çok farklı olacağı tahmin edilmiyor. Bu da dış pazarda kısa vadede belli sektörler için çok pozitif fırsatlar yaratmıyor. Dolayısıyla bir 3-4 ay daha PMI verileri böyle seyredecektir. Genelde de imalat PMI`larında dışarıyla yakın bir korelasyon görülür. Özellikle AB PMI`larıyla Türkiye çok paralellik gösteriyor. Onların PMI rakamları da düşük seyrediyor. Önümüzdeki tabloya baktığımızda herhalde yılın ilk çeyreğinin aynı düşüklükte seyredeceğini söylemek mümkün. PMI`lardaki düşüş daha çok yurt dışı bazlı olacak o zaman… Evet, o da var ama içeride de daralma olacak. Şu anda OVP`deki büyüme yüzde 4 biliyorsunuz. Ancak bunun biraz daha altında kalınabileceğinin işaretleri geliyor. Bizim zaten tercihimiz de nitelikli büyüme olması. Rakamlar sadece tüketimle değil üretimden büyümeyle yükselmeli. Yüzde 4`lük büyümenin önümüzdeki yıl için biraz iddialı olduğunu düşünüyorum. En azından şu andaki görüntü bunu gösteriyor.  2023 ilk 3 çeyrek sonuçlarına göre sanayi üretimi genel büyümenin altında kaldı. Önümüzdeki yıl için sanayideki büyüme kaç olur?  Sanayi büyümesi geçen yıl olduğu gibi Türkiye büyümesine yakın gerçekleşir. 2023 yılının ilk 9 ayında GSYİH yüzde 4,7 büyürken sanayi ve imalat sanayi büyümesinin bu büyümenin altında kaldığı görülüyor. TÜİK tarafından açıklanan verilere göre yılın 9 ayındaki sanayi büyümesi önceki yıla göre yüzde 0,6, imalat sanayi büyümesi de yüzde 1,8 olarak gerçekleşti. Sanayideki yatırım eğilimine makine-teçhizat yatırımları penceresinden bakıldığında ise ilk 9 ayda bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 12,7`lik bir büyüme olduğunu söyleyebiliyoruz.  Peki 2024 için sanayide iyi ve kötü senaryolarınız nedir? O kadar kötü bir dönemden geldik ki… Bu sohbeti 2022 yılının sonunda ya da 2023 yılının başında yapıyor olsaydık tablo çok farklıydı. Önemli bir seçim dönemi yaşadık, Türkiye sürekli dünyanın aksine esen bir ekonomik anlayış rüzgarına tutulmuştu. Belirsizlik katsayısı oldukça yüksekti. Bu nedenle 2024`e girerken çok daha belirgin, sürprizlere açık olmayan bir süreçten geçiyoruz. Yine bir seçim var ama sonuçta bir yerel seçim bu. Tabii her geçen hafta da önemli. Mevcut ekonomi politikasında devamlılık kendini gösterdikçe güven ve geleceğe dair ümit artacak. Politikalar hem oturuyor hem kalıcı olması noktasında dışarıya verilen güven artıyor. 2024`e girerken belirginliğin daha güçlü olduğunu düşünüyorum. Bir de gerçekçi olarak baktığınız zaman, en azından önümüzdeki tabloyu daha net görebildiğimiz bir dönemdeyiz. 2024, 2023`ten daha öngörülebilir olacak. Dünyada da politikalar daha belirginleşmiş durumda. Merkez Bankası Başkanı Cumhurbaşkanı`na “3 sektör söyleyin, biz bunları şahlandıralım” dediğinden bahsetti. Bu yaklaşıma nasıl bakıyorsunuz? Böyle bir ayrım yapmak mantıklı mı? Sanayi Bakanlığı geçen hafta yatırım taahhütlü avans kredisi mantığıyla bir paket açıkladı. Türkiye`nin önümüzdeki dönemde finansal açıdan daha güçlü destekleyeceği sektörler grubu açıklandı. Bu, saklanan bir durum da değil. Sektör seçimleri de çok ciddi bir çalışmayla hayata geçirildi. Orada bir akıl var. Türkiye`nin finans kaynaklarını daha fazla akıtması gereken sektörler ön plana çıkarılıyor. Burada sektörlerin stratejik öneminin yanında cari açık vermesi, milli sanayinin bu sektörlerde daha güçlü olması gibi konulara da bakılıyor. Bu açıklamayla buraya vurgu yapılmış olabilir. Türkiye`nin kaynaklarını çok doğru kullanması gerektiğini her fırsatta dile getiriyoruz. Para da burada önemli bir kaynak. Türkiye`nin daha seçici olması da gerekiyor. Kapasiteye, üretim darboğazına dikkat ederek ve geleceği daha iyi okuyarak planlamacı işler yapmalıyız. Planlamanın hiç yapılmadığı bir yatırım dönemini de herhalde kimse arzu etmez. Tabii bu sektörler daha da detaylandırılacaktır, eklenecek sektörler mutlaka olacaktır. Sanayi Bakanlığı bizimle bu konuda yakın çalışma arzusu içinde. İlk işleyişi bir görelim. Hem kaynakları doğru kullanmak hem doğru sektör ve doğru stratejilere bir şekilde yön çizmek adına Türkiye açısından bu, önemli bir fırsat. Bütçeler yapıldı. Enflasyonun yüzde 36-40 arasında çıpalandığı söyleniyor. Siz bu rakamı gerçekçi buluyor musunuz?  Yıl sonu hedefi olarak şu andaki politikalar devam ettiği sürece bana gerçekçi geliyor bu rakamlar. Bir de açıkçası yıl sonu tahminlerinin tutturulabilmesini uzak görmüyorum. Asya`da RCEP, Afrika`da AfCFTA gibi küresel ticarette yeni iş birliği mekanizmaları var. Çin`in ``Bir Kuşak Bir Yol``, ABD`nin “Daha İyi Bir Dünya İçin Yeniden İnşa Edin” ve AB`nin ``Küresel Geçit`` projeleri de önemli projeler. Küresel ekonomi önemli bir dönüşümden geçerken Türk sanayisi hangi pazarlara odaklanmalı? Bölgesel ortaklıkların çok daha önem kazanacağı bir dünyaya doğru gidiyoruz. Asya, Güney Amerika, Kuzey Amerika, Afrika`nın kendi içindeki gelişmeler bunların her biri bir ortaklık içinde olunmasının ne kadar şart ve önemli olduğunu gösteriyor. Burada Türkiye`nin biraz talihi biraz talihsizliği AB ile yola çıkmayı tercih etmiş olması… Bugüne kadar ne yazık ki finale ulaşmayan bir ortaklık bu. 60 yıla yaklaşan bir hedef koyuyorsunuz ve nişan mı, söz mü, boşanma mı var belli değil. Önümüzdeki süreçte mevcut gündemlerden kurtulduğumuz zaman ağırlık vermemiz gereken bir konu bu. Tabii AB ne olacak, nereye gidecek? Bu konulara girersek hiç çıkamayız. Bugünkü haliyle Gümrük Birliği ve AB ile ilişkiler önümüzdeki dönemin en önemli konu başlıkları arasında yer alıyor. Ne kadar beğenseniz de beğenmeseniz de Türkiye`nin şu anda artı yazdığı en önemli iş ortağı AB ülkeleri. Bugün Uzak Doğu, Rusya bizim için bir ticaret açığı. ABD ile dengeli gidiyoruz ama AB`de birçok ülkede artı yazıyoruz. Bunun için AB ile ilişkilerimizi güçlendirmemiz ve geliştirmemiz gerekli. Vazgeçmek gibi bir lüksümüz yok. Gümrük Birliği gibi meseleleri de halletmek lazım. Kendi haklı gerçeklerimizi efelenmeden dile getirmeliyiz.  AB dışındaki ülkelerin ekonomik büyüklüğü oldukça fazla. Buralara yönelik yapılması gerekenler yok mu?  Tabii AB dışındaki ülkelerin her birini de ayrı kamplarda doğru değerlendirip ilerlemek lazım. Asya farklı boyutta geliyor. Çin`i konuşurken yarın Hindistan`ı konuşmaya başlayacağız. Türkiye`nin Asya ülkelerine yönelik ihracat şansının güçlü olduğu bölgeleri çıkarıp pazarlıkları ona göre yapıp ilerlemesi gerekiyor. Şu anda biraz engel kondu diye tartışılıyor, ancak serbest bıraksak Türkiye, Çin tarafından istila edilecek hale gelecek. Geldikleri zaman o kadar yoğun geliyorlar ki orada bazı bariyerlerin konulmasını doğru buluyorum. Bu nedenle Asya ile ülke bazlı stratejik gelişmeler oluşturmamız gerekiyor. Çin, Hindistan, Güney Kore`deki dış ticaret açığını düzeltmek de ekonomiye çok olumlu yansıyacaktır.10 BAŞLIKTA BAŞKAN`IN EKONOMİYE BAKIŞIDaha gerçekçi ve ekonomi bilimiyle adaptasyonsağlayan bir döneme girdik. Şu anda yıl sonu tahminlerinin tutturulabilmesini uzak görmüyorum.Geçmişten gelen tahribat ve oluşan hasar yüksek. Bu nedenle aksiyonların sonuçlarının alınması ve güvenin oturması ciddi bir zaman alacaktır.Enflasyonist ortamlarda rakamlarda bir illüzyon oluşuyor ama bir süre sonra olumsuzlukları görmeye başlıyorsunuz.Bir taraftan içerideki enflasyonla mücadele ederken diğer yandan dünyanın son yılların en ciddi küçülmesine imza attığı bir dönemdeyiz.En önemli pazarımız olan Avrupa Birliği`nde sıkıntılar var. Bu da PMI verilerimizi etkiliyor.Bunun yanında iç piyasada da daralma olacak. Şu anda OVP`deki büyüme yüzde 4, ancak bunun biraz daha altında kalınabileceğinin işaretleri geliyor.Bizim tercihimiz nitelikli büyüme olması. Rakamların sadece tüketimle değil üretimden büyümeyle yükselmesi lazım.Kasım ayında PMI en büyük düşüşü yaşayarak 47,2 oldu. Mayıs ayında bir zirve yaptı ve son 7 aydır hep 50`nin altında seyrediyor.Yılın ikinci yarısı her geçen ay birbirinden daha olumsuz şekilde devam etti maalesef. PMI verilerinin birkaç ay daha böyle seyretmesini bekliyoruz. 2024 yılında sanayi büyümesi geçen yıl olduğu gibi Türkiye büyümesine yakın gerçekleşebilir.“ŞİRKETLER DİNAMİK OLMALI”SEFA DÖNEMİ BİTTİ Dinamik olmak en önemli konu. Bir anda her şey altüst olabiliyor. Dünyanın hız çağına girmesinin bugüne kadar sefasını yaşadık. Ancak bundan sonra zor taraflar ortaya çıkıyor. Çin`de başlayan pandemi krizi, biz menfaat mi sağlarız acaba derken 1 haftada bizi vurdu. Rusya-Ukrayna krizi herkesin hayatına bir şekilde girdi. Bunlar benim sorunum değil diyemiyorsunuz. Artık sadece kalıplara dayalı bir yönetimsel anlayışla ilerlemek mümkün değil.KONTROL DIŞI DEĞİŞİM Kontrol dışı değişime de hazır olunması gereken bir dönemdeyiz. Türk insanı bu konuda bence oldukça şanslı. Biz hızlı ve iyi uyum sağlıyoruz. Gelecekte de dünyanın bu tür olaylarla karşılaştığı zaman panikleyeceği ve statik kalacağı dönemler bizim için rekabet avantajı oluşturacak. Türkiye`de farklı olumsuzluklar olsa dahi bu zorlukların üzerinden gelecek reflekslerimizin olması önemli. Yabancı sermayenin Türkiye`yi her şeye rağmen sürekli değerlendireceğini de düşünüyorum. Finansal belirsizliği hayatımızdan çıkardıktan sonra tekrar yabancı sermaye çekmek noktasında ciddi anlamda ilerleyeceğiz ki bunun da ufak tefek işaretleri geliyor zaten. Gelecek yılın 2`nci yarısında, yabancı sermaye hareketlerini farklı farklı sektörlerde görebileceğimizi düşünüyorum.ENFLASYONDAN KORUNMA FORMULLERİHEDGING İYİ BİR YÖNTEM Şirketler emtia ve döviz piyasasıyla çalışıyorsa enflasyondan korunmak için mümkün olduğu kadar orta vadeli hedging yapmaları en doğru yöntemlerden biri olacaktır. Bizim Türk şirketlerinin çok fazla sevmediği bir konu bu. Hedging`le de her zaman kazanmıyorsunuz, ancak riskleri çözebilmek adına bu tür enstrümanları ben faydalı görüyorum. KISA VADELİ BORÇLANMA Bunun yanında uzun vadeden ziyade kısa vadeli borçlanmanın doğru olacağını düşünüyorum. Faizlerin gerek uluslararası arenada gerek Türkiye`de düşmesine yönelik bir süreç başlayacaksa yüksek faizin uzun vadede yükünü çekmek yerine daha kısa vadede buna katlanmak doğru olabilir gibi duruyor. DÜŞÜK BÜYÜME HESABI Bir de uzun yıllardan beri belli bir büyüme ivmesine alışmış olan bir ekonominin, birkaç yıl daha düşük bir büyümede gideceğini hesaba katmak lazım. Devlete söylediğimizi şirketlere de söylememiz gerekiyor: Kaynakları doğru kullanmak çok önemli. Burada şirketlerin 3 alana da çok dikkat etmesi gerekli. Sadece bu dönemde değil önümüzdeki yıllarda da bu departmanların kritik rolü artacak. Kaliteli bir yönetim anlayışıyla götürülmesi gereken departmanlar: BT, insan kaynakları ve finans.

Capital İş Dünyası
.
3 ay önce
Haber Detayı

Avrupa'da şirket bakıyoruz

Capital İş Dünyası
.
3 ay önce
Tüm Haberler
istanbul escort